Duyuruyu açan kişiye göre değişir. Bence mallık.

Hedef göstermek için yapılıyor çoğu zaman. Mallık ötesi bir durum.

Bence harika bir şey.

ahaha.

kendilerini rezil ettikleriyle kaliyorlar.

İzlemeyi seviyorum açsınlar

@jazzabel, o konuda haklısın. okuması çok zevkli oluyor :)

"Dur şunu öyle bir anlatayım ki bayağı sövsünler" modunda başlanıyor ama genelde hep ters teper objektif anlatılmaz ve duyuruyu açan taraf genelde haksız olur. Duyuru silinir ama taraflar bir süre unutulmaz.

Basitce bir davranış tabi bir sorun varsa bu şekilde laf sokmak hoş değil.

Mükemmel olay. Herkesin birbirine menşınsız geçirdiği geceler düzenlenmeli bence duyuruda, ifşa night gibi.

giphy.com

allah büyük konuşturmasın, başkasını sevmesini kabullenemem.

Yaşarım benim için farketmez, bizim eve bile taşınabilir. Yolda başına bir iş gelebilir benim hatunun dışarıda buluşmasınlar gelsin evde takılsınlar ben kahveye okeye falan giderim.

bunu okuduktan sonra asla yapamıcağım şeylerin başında yer alır sanırım.böyle bir şeyi kim nasıl kabul edebilir. sadece acıyla beslenen pasif kendine güveni olmayan çocuğu varsa risk almak istemeyen kabul eder. hatta yıllar sonra da çocuğunun ve yakınındakilerin üstüne atar suçu. sanki milllet onu bağlamışcasına. asla kabul etmem. zaten eşi de böyle bi şeyi istemez sanırım.

eş değil ama sevgili olarak, bir dönem, okuduğum bazı kitaplardan ve avrupa sinemasından aldığım güç ve yetkiye dayanarak -yaşarım lan aslında nolcak- dedim, ağzım yüzüm sümük oldu ağlamaktan, parkeleri ısırdım, bir daha da kaldıramayacağım yüklerin altına girmedim çok şükür. şimdi çay bisküvi oturuyom evde.

hayır.

saçmalamaa

Yolarım

başkasını seviyosa gitsin onunla yaşasın amk ben niye onunla yaşıyorum ki, o kadar gurursuz/ezik olmamız için sebep nedir? ben de büyük konuşmak istemiyorum, atıyorum 10 yıllık eşim aldatsa açık konuşayım çat diye "sktir git orusbu" diyemem, onca şeyi pat diye silemem ve ona tekrar güvenmeyi, kendini affettirebilmesini, ilişkiyi tamir etmeyi isterim ama yani gelip bana ben başkasını seviyorum diyecekse güle güle derim ne yapayım. tamam yine severim, yine çok üzülürüm kahrolurum da başka adamı seven kadınla niye birlikte yaşayayım ki ben, niye bu kadar ezik pozisyonuna düşüreyim kendimi? bu demektir ki ben sensiz var olamayan, yaptığın saygısızlıklara ve terbiyesizliklere karşılık veremeyecek aciz biriyim. heç gusura bakmasın, öyle bi şey yok. ilişkiye sahip çıkmak ve hataları affetmek ayrı, kişiliksizleşip karaktersizleşmek ve kendine saygı duymamak ayrı.

evet cevap değil ama böyle yapanların yapmayanlardan çok olduğunu düşününce.. üzücü.

etik sürtük www.idefix.com

encrypted-tbn2.gstatic.com

yaşarım. insanın tek kişiye aşık olması, bağlanması fln saçmalık zaten. bunlar hep toplumsal dayatmalar. ama artık öylesine genlerimize işlemiş ki tek kişiye aşık olmak, başkasıyla birlikte olmamak erdem olarak kabul ediliyor.

yaşamam. terk ederim. farklı birinden etkilenmesinde sıkıntı yok, bunu baskılayacak mekanizmayı geliştiremediyse beraberliğin bir anlamı kalmıyor benim açımdan. kendi karakter eksikliğini "insanın doğasında tek eşlilik yok yae" argümanıyla kapattığını düşünebilir, kafasına göre yaşamaya devam edebilir ama bunu bensiz yapar.

tescilli bir gavat olarak bile yaşamam ayrılırım.

manitanın ikinci manitası da dişi ise yaşanır da değilse olmaz o iş.

dali-gala

blatta hiberna +1

Soyut görüntüyü anlamadım ama ses kayıt programları istediğin şeyi yapıyor.

puredata, super collider, max/msp falan işini görür. super collider ile puredata beleş. max paralı.

ücreti mukabilinde bu işini görecek programı yazabilirim.

en basitinden
vlc player daki Audio\Visualizations
bu dediğin işi yapıyor.

hatta bir eklenti, çalan müziğe göre danseden bir adamcık gösteriyordu.

* sen canlı istemişsin, canlı yapıyor mu bilmiyorum.
** canlı da yapıyormuş. :)

birebir anlık görüntü istiyorsan winamp icin line in pluginini kullanabilirsin.
bunun icin her ici ucu erkek jack kablo gerekiyor. sonrasinda o sese duyarli hareket eden yere iki tık yap. bitti.
isi ilerletmek istiyorsan anlık olarakta caldiklarini winamp ile bilgisayara kayıt edebilirsin.

İlk defa duydum.

O neymiş ya?

"Seni bana sayıyla mı verdiler? "var ama bunu ilk defa duyuyorum.

ben de ilk defa duydum. google'da sadece Can Dündar'ın bir yazısı çıkıyor. O da belli başlı durumlar için sayı vermiş. Pek deyimlik kullanmamış

www.forumefor.com

sevismeyen insana güvenmem..

Güvenirim, İzmir ve çevresi yazabilir.

ne konuda güvenip güvenmeyeceğimizi soruyorsun anlamadım. iş ve ortaklık varsa güvenirim eleman uygunsa. aşk falan diyorsun ömrü billah güvenmem. burda ki eşek gönüllülere falan bakma sen, kim olsa ciddi birlikteliklerde güvenmez. ha güvenmek istersen güvenirsin o ayrı ama 2 gün sonra senden iyisini bulunca sevdiğini başkalarının kucağında görmeye dayanırsan sorun teşkil etmez tabi

şüphesiz ki onlar güvendiğimiz kişilerden olurlar.

Guvenirim.

En çok ona güvenebilirsin zira başkalarıyla da yapabilirdi ama seninle birlikte. Mesela bir bakireye daha az güvenirim, zira hiç bir zaman benle bir kere yaptıktan sonra başkasını da merak etmeyeceğinin garantisi yok.

Neden güvenilemeyeceğini bile anlamadım o kadar garip geldi soru.

İyi bir eş potansiyeli yüksek insan sayısı çok azaldı. Dediklerin doğru. Önce sen doğru biri olacaksın sonra kendine layık birini arayacaksın

Anı yaşamak, hissettiğini yaşamak.

Ben artık bu uyuma bakıyorum. Yine de sayısız ilişkiye girmek olmamalı bu.

Hayır img.ifcdn.com

Herhangi birine guvendigim kadar guvenirim boyle bir insana da. Niye guvenmeyeyim ki:)

evde bulusmamakla baslayabilirsin. bu zincirin ilk halkasi olabilirsin. kadinlar da erkekler de sevisiyormus ya napsinlardi

hiçbir şey olmaz.

birinin köpeği olsaydı o zaman eşyaya zarar vermekten birileri yargılanırdı ama kimseye ait değil yani isteyen istediği gibi öldürebiliyor, isterse işkence de yapabiliyor.

bunun değişmesi için de uğraşan insanlara hiçbir dönüş yapılmadı henüz benim gördüğüm.

Hiçbir şey yapamazsın ne yazık ki.
Şöyle insanlardan tiksiniyorum, mide bulandırıcı pislikler.
Sen yine de bir istihbarat çalışması yap, köpek yaşıyorken mutlaka ona kötü davranan birileri vardır.
Yine de bir şey yapamazsın ama.

ulkedeki bu kedi/kopek zehirleme, hayvana yapilan kotu muamele, taciz tecavuz haberlerinden kanser olucam artik. Bu tarz olaylarla o kadar cok karsilasiyorum ki. Ve bu pisliklere karsi hicbir yaptirim olmamasi, kimsenin hicbir sey yapamamasi, mutlak caresizlik icimi yiyor. Daha dun izledigim haberde bi kamyonun carptigi yarali bir kopegin uzerinden baska bir araba BİLEREK gecti ve o kopek ic organlari parcalanarak öldü mesela. Sizin durumunuz daha da zor tabi, sıkça gordugunuz bag kurdugunuz bi kopegi kaybetmissiniz. Sabir diliyorum hepimize.

siyah

siyah +1

siyah olanı.

1 çok güzelmiş çok beğendim

mavili

Kırmızı bağcıkları yok edersen siyah olan.

gri olan kesinlikle.

siyah

insanların büyük çoğunluğu siyaha saplantılı olduğu için her şeyde siyahı seçiyor. burada renk uyumu gri ve mavide.

1 güzelmiş baya

siyah

Gri olan

siyah olan dandik kolpa ayakkabılar gibi görünüyor. tercihim 1 numara.

GRİ renkli olan alınmıştır arkadaşlar teşekkürler herkese.

Bulantıyı bilemiyorum, ben de yemek yemeyi pek seven biri değilim.
Kahvaltı sosları oluyor, onları dene.
Diğer öğünlerde de acı eksik olmasın.
Bir şekilde yediriyor çünkü.

Profesyonel destek almalısın.

Sürekli aynı döngüde bunları yersen zaten miden bulanır.

Kendine gel artık. Topla kendini. Yemeğini iyi ye. Dışarı çık, tavuk ızgara ye. Olmadı ton balık salata ye.

İyi ye, iyi yaşa

Büyük ihtimalle majör depresyon hastasısınız. Profesyonel destek alın.

Profesyonel destek

Bulanti icin tranko buskas oneririm. Birkac yil once cok stresli bir yil gecirdim. Ara ara bu ilaci kullandim. Bulantiyi keser ama stresi azaltmaz.

Bende de oluyor bu son üç senedir ama sürekli olan bir durum değil. Dönem dönem ve belli tek bir sebepten, genel bi stres değil. Hatta bir haftada 5-6 kilo verdiğim zamanlar oldu. Yemek düşününce bile midem bulanır bu dönemde. (Üstelik şu an o dönemin yine içindeyim. Dün çok önemli bi sınavım vardı ve ona rağmen günlerdir yiyemedim bir şey, bu sefer çok daha uzun sürecek biliyorum ve değiştiremiyorum da durumu)

Hatta ben de duyuruya sormuştum, geçen sene falandı sanırm.

Biraz toparlamama yardımcı olan yiyecekleri keşfettim. Mesela sabah böğürtlen, yoğurt yiyebiliyorum, veya yaban mersini vs. Çünkü yemek gibi değil. Bir de burda enerji bar/protein bar gibi şeyler var, içeriği hurma, yer fıstığı ezmesi, Hindistan cevizi vs sağlıklı şeyler. Onlardan yemeye çalışıyorum zar zor da olsa. Benim için bu tarz şeyleri yemek normal yemek yemekten daha kolay oluyor. Belki sağlıklı smootieler deneyebilirsin sen de.

Duyuruda birisi şey demişti: "zorla kendini, miden bulansa da yut 2-3 lokma bir şey" bunu yapmaya çalışıyorum, bu noktada yemek ne kadar sadeyse o kadar kolay olduğunu farkettim benim için. Yani soslu vs yemekler yerine daha basit ama sağlıklı yiyecekler.


İşe yarayan diğer şey, yanında kafamın dağıldığı insanlarla yemeğe çıkmak. Beni üzen şeyin üstünden ilgim dağılınca yemek daha rahat yiyorum çünkü. ama hiçbir zaman tam çözüm olmadı, genelde biraz yedikten sonra aklıma o şey geliyor ve yine iştahım gidiyor, bi lokma geçmiyor.

Kısaca ne yaparsan yap aşırı sağlıksız, üstüne bir de bağışıklık sistemin ve vücudun zayıflıyor (ben genelde bu dönemin üstüne bir de hasta oluyorum kendime bakamadığım için) Yardım alma şansın varsa en iyi çözum o. Bir de senin sürekli olan bi durummuş ki çok daha zararlı benimkinden.

hiç ilgimi çekmedi.

Hızlı hızlı geçtim cinsellik göremedim. Ben izlemem.

b sınıfı aksiyon işte. mis gibi film

görmüştüm bunu.

hayır çekmedi

başroldeki hatunu severim, onun dışında hayır.

ilgimi çekmese de bazı aksiyon filmlerini kafa dağıtmak için izleyebiliyorum.

ama Michelle Rodriguez'den hoşlanmadığım için izleyeceğimi sanmıyorum.

fena değil.

bu filmin aynısını almodovar çekmemiş miydi ya? antonio banderas falan vardı hatta?

hayır asla

bazen, bazı insanlar başkalarının tecrübelerinden yararlanmak yerine, illa kendileri yaşayarak bir şeyleri anlama yoluna giderler.
insan doğası buna meyilli.
çünkü kibir var.
"ben biliyorum" diyoruz, "benimki öyle olmayacak" diyoruz.
çok büyük görüyoruz kendimizi.

yürümeyen ilişkinin sonunun hüsran olacağını bile bile ayrılamamak, illa karşılıklı mahvolmayı beklemek, ancak o zaman ayrılabilmek gibi.
"şu zamanı kaybetmeyeyim, perşembenin gelişi çarşambadan belli" demiyoruz.
"olsun, ben olduracağım" diyoruz, ama sonuç değişmiyor.

bizimki de ona benziyor.
illa yaşayarak öğreneceğiz diyoruz.
başkalarının deneyimlerini önemsemiyoruz.
onlara öyle olmuş, bize de öyle olacak desek de, devam ediyoruz bir şekilde.
o yüzden biz de maalesef yaşayarak öğreneceğiz bir şeyleri.

sokak röportajında "biz darbeyi sokakta durdurduk, yine olursa seçtiğimizi indirmesini biliriz" diyor evet diyecek olan adam.
"bu yaşanandan ders alayım, şu olduysa, şunun da arkasından olma ihtimali yüksek" diye bir düşünce gelmiyor aklına.
"ben daha iyi biliyorum" diyor yani.

ben de zevkle hayır oyu kullanacağım.
ve şeriatın yakınlarından geçeceğimize de inanıyorum.
ama bir yandan da tarih tekerrürden ibarettir.
yaşayıp göreceğiz.

keşke birileri "tehlikenin farkında mısınız?" diye sorarken, ciddiye alınsalardı.

evet çıkacak.
ama referandum sonucunun uygulanmasına kadar falan kime öle, kim kala tabii.
belli olmaz, bakalım.

hayır çıkacak.

Evet çıkacak.
Sonra da 'ben vermedim, sen vermedin, kim verdi abi?' muhabbeti yapılacak.
Her türlü evet çıkacak. Öyle ya da böyle.

Şu an seçim olsa hayır çıkar diyorum. Fanatikler, nemalananlar dışında düzenli AKP'ye oy atanlarda dahi ''bu kadarı da fazla'' havası var. İnsanlarda bir rahatsızlık seziyorum.

Muhalefet yine çok başarısız, insanlar kendi kararını kendi veriyor, etkisi yok hayırcıların. Evetçilerde ise o eski hava olmamakla birlikte, her yerde araçları var. Tabi devlet imkanları ellerinde, o da var.

orduda başörtüsü olmaması absürtlüktü. ya da diğer devlet kurumlarında. başörtüsü öcü değil. Türkiye de başörtülü çok kadın var. dini inançlarından ötürü bunlara açın diyemez kimse. esas yanlış bunları sokmamaktı o kurumlara, akp bu sayede güçlendi. ben türkiye de iken evim üniversiteye çok yakında, birçok kız öğrenci okulun girişinde kulübeye girip başörtüsü yerine peruk takıyordu. böyle iğrenç uygulamalara o zaman alkış tutanlar şimdi muhalefet oldu. dünyada siyasi görüşler mantıkla değil duygu ile şekillenir. bununla ilgili bilimsel araştırmalar da var. beynin refklesif olan kısmı karar veriyor siyasi görüşümüze... Ve bunun sonucunda uzmanlar şunu söylüyor, siyasetçiler vatandaşı mantık ile mantıklı argümanlar ile ikna edemez, bu imkansız. olay duygularda. bu halkın duygularına tercüman olan kişi şu anda başta bulunan kişi. diğerleri maalesef bu duygulara dokunamıyor.

Şeriat gelecek abi diyenler 2002'den beri diyor bunu. gül cb olunca artık şeriat gelir dediler, oldu gelmedi. şu olursa şeriat gelir dediler oldu gelmedi. anayasa referandumu sonucu ne olursa olsun hiçbir şey değişmeyecek bu ülkede. o yüzden de oy kullanmayacağım, totomu kaldırıp. ne haliniz varsa görün değil bu, ben anayasanın uygulamaya etkisi olmayacağına inanıyorum bizim ülkemizde. akp şimdi ne isteyip de yapamıyor? hiçbir şey... evet belki bazı yasalar yapmak istediklerine engeldi ama alttan girip üstten çıkıp yine istediklerini yapabilirler rahatlıkla.

iki taraf da abartıyor evet i ve hayır. sonuçta yine duyguları halka yakın olan kişiler bizi yönetecek. gün gelecek akp yahu bu ne saçma şeymiş sistem tıkanmış bile diyebilir ileride...

Yani biz 90 yıldır kağıt üstünde demokratik laik sosyal hukuk devletiyiz. peki öyle miyiz?

yuzde yuz hayir cikacak. akpliler su anda panik halinde ne yapsak diye dusunyorlar.

Her secimden once AKP karsitlari bu kez secmen AKP'ye oy vermeyecek derler ve secimi AKP alir. Demek ki olaylari dogru cozumlemiyorsunuz. En az yuzde 55 evet cikacak.

53.4% evet
46.6% hayır

geçmiş olsun

Ben hayır çıkacağını fakat CHP'nin basiretsizliği sebebiyle AKP'nin bunu yine kendi lehine çevirip istediğini yapabileceğini düşünüyorum. Ama hayır çıkması önemlidir, iyidir. Bize umut verir, kötüye sıkıntı.

Evet çıkacak, insanlardan ve bu ülkeden yana hiçbir ümidim yok ama yine de sonucu degistirmeyecek olsa da biz hayırımızı vereceğiz, maksat ateşe su taşıyan karınca misali safımız belli olsun.

sandıktan ne çıkacağı değil ,
ne açıklanacağı önemli

kime güveneceğiz :(

sevgili Sulfoxaflor en güzel cevabı sen yazdın

Referandumda genel toplam secmen sayisi 58.266.349. 2015 secimlerinde katilim orani %86-87 seviyelerinde gerceklesti. Bu durumda yaklasik 50.650.000 oy kullanilacagini varsayabiliriz.

2015 haziran seciminde AKP+MHP oy sayisi 26.387.417 (Secmen sayisi 53.741.838)
2015 kasim seciminde AKP+MHP oy sayisi 29.376.062 (Secmen sayisi 54.049.940)

Simdi bu verilere gore hareket edersek:
A)yeni eklenen ve ilk kez oy kullanacak 4.200.000 civari secmenin karari
B)2015 haziran seciminde bu bloga oy vermeyip de teror olaylarindan sonra Kasim ayinda bu bloga oy verme karari alan 3.000.000 civari secmenin simdiki karari
C)MHP icindeki hayircilarin sayisi
D)6 Milyon civarindaki HDP secmeninin tavri muhim.

Bu bilgilere bakarak AKP+MHP'nin kemik oy sayisini yuvarlak hesap 26.000.000 alsak, bunun icindeki 6 milyonluk MHp oylarinin da 2 Milyon evet, 4 Milyon hayir olarak bolundugunu, AKP oylarinin blok olarak evet dedigini (sanmam ama) varsayarsak toplamda 22 Milyon civari bir oy cikarmis olacaklar. Buna yeni eklenen secmenlerin de varsayalim yarisi yani 2 milyonluk bir kismini da dahil edersek toplamda 24.000.000 civari bir oy cikiyor.

Kullanilmasi beklenen oy sayisi 50.500.000 civarinda.

Dolayisiyla hile hurda olmazsa-ki ustteki kasim ve haziran secimleri de masum muydu tartisilir- muhtemel senaryo ufak bir payla hayir blokunun secimi onde bitirecegi yonunde. Kagit ustundeki bu fark cok da fazla olmadigi icin hakkaten Hayir cikmasini isteyen herkesin saglam calismasi ve otekilestirmeden yaklasarak o blok 24 Milyon kisiden mumkun oldugunca fikrini degistirmesini saglamasi, ikna edip gercekleri anlatmasi gerekiyor.

Maalesef çınarım +1

Trafolara giren kedilerin sonucu belirleyeceği bir seçim olacak.

mermize yazdıklarınla hislerime aynen tercüman olmuşsun olay kuru kalabalıktan geçiyor deli gibi ürüyorlar baştaki tanrıları 3 değil 5 çocuk yapın diyor ve maalesef çoğunluğun dediği oluyor ve o çoğunluğun yüzde 90 ı kör cahil körü körüne oy atıyorlar bende hayır oyu atacağım ama hayal kurmuyorum gerçekleri analiz ediyorum ve sonucun evet çıkıp önce başkanlık sonra halifelik geleceğini görüyorum

Sinir sıkışması olabilir. İnternetten okuyup teşhisini koy, önerilen konulara dikkat et, ve tabi ki en kısa zamanda bi ortopedi ya da fizik tedavi doktoruna görün.

Teknik geliştirmen lazım. Muhtemelen bileğini kasarak yapıyorsun ne yapıyorsan. Aklın bileğinde olsun sürekli uygun pozisyonu bulursan ağrımaz. Enstrüman çalanlarda da buna benzer bir şey oluyor yanlış kullanımdan dolayı.

Bilek desteği olan mouse pad olmadan uzun süre kullanmayın.

rsi ya da karpal tünel başlangıcı.

tedavisi bileğe zarar veren tekrarlayıcı hareketlerden kaçınmak. olabildiğince 15-20 dakikada bir dinlendirmek. bir de standart düz mouselar aslında anatomik olarak uygun değil. vertical mouse tam çözmese bile benim sorunlarımı epey azalttı. ilerlemeden önlem almanı tavsiye ederim çünkü gün geçtikçe tedvisi daha da zor oluyor.

Bence orantılı.

her zaman değil ama evet genelde öyle.

Değil. Fiziksel beğeni ve cinsel kimya önemli olan.

her aşık oldugunla iyi seks olmuyor, her iyi seks aşk gerektirmiyor.

aşk takıntıları bundan mı sorusunu duymamis olayim. bu ufacik soru şunlari düsündügünü ortaya koyuyor.

1- kadinlarin aşk takıntısı var.
2- aşk takıntısı kötü bir sey.
3- aşk takıntısı anlaşılmaz bir durum / belki aptalca. hicbir sebebi yok. acaba bundan mı?
4- kadınların hepsi tek bir kocaman monolitik bir grup. bireysel olarak hicbir farklari yok. bütün kadınların bütün aşk takıntılarını çözmek icin orgazm sayisina bakmak yeterli.
5- orgazm sayisi/siddeti güzel birseydir. takıntı olsa olsa bundan olur.

kafayi degistir bebegim. bu kafa ile cok zor.

Kadınlar seks yaparken daima başkasını düşündüğü için farketmiyor o an kimle seviştiği aşık olduğu falan.

Aşk kolay birşey olmadığı için, herkes arıyor, anca arıyor yani :D

Bulmak lüks.

Bunun orgazm ile alakası vardır mutlaka. Ama partner kötüyse yine orgazm olamayacak kadın.

Bence olay tamamen çekim ile alakalı. Cinsel çekim şart.

Aşk değil de ten uyumu arayanlardanım ben. Kadınlar da bunu biliyor ve artık ten uyumu arıyorlar

Asuman Krause diyor ki:

Dert etme aşk bulur kendi yolunu. Ellerimle kazmam ben kendi kuyumu. Bilmeliyim önce huyunu suyunu. Sonra çok önemli tenimizin uyumu.

Son cümle önemli.

Ayrıca @thewizardofearthsea'ye +ONYÜZBİNMİLYONBALONCUK

aşık olunca sekse korkuyorsun, ya kötü olursa korkusu fena.

aşıkken seksin berbat olması lanetli gibi hissettirir insana.

her zaman olmuyor yani.

Tam değil; bir milyon parametre var. Örneğin, bilmemkaç aydır, vb. sevişilmemişse ilk sevişmede sayı, şiddet coşuyor ama daha iki saat önce seviştiğin ve aşık olduğun adamla pek bir şey olmaz.

thewizardearthofthesea haklı ama bir iki açıklama yapayım. Sevgilim olmayan bir insanla sevişmedim ama artık aşkın bittiği ve ayrılma aşamasına geldiğimiz sevgili ile seviştim. Tercih ya da bilinçli değil, öyle denk geldi. Genelde sevgilim oldu. Aşık olmadığım insan tahrik etmiyor, atıyorum, vücudu güzelse 'Aferin, iyi yapmış. Tebrik ederiz, yola devam' deyip geçiyorum. Tahrik etmiyor. Islanmayınca da zaten sevgilin olsa ayrı kötü sevişme, sevgilin olmasa da ayrı kötü. Islanması için ancak uzuuun süre seks orucu tutacaksın, kendine de dokunmayacaksın, için düdüklü tencere gibi fokur fokur kaynayacak, da ancak yoldan geçen bir insan yürüyen organ olacak gözünde.

Bir de hoşlanmak da değil, diyelim sevgilim yok, aş-şırı uzun süre oldu ve artık duvarlarda koşmaya başlayacağım. Öyle bir durum olmuyor, onu da açıklayayım. İstek bir anda geliyor ve o an hallolmazsa çok uzun süre dayanmıyor; iki saat bilmmenereye git, birini bul, konuş, birinin evine gidilsin, onun performansı nasıl olacak, 'Ay o bacağımdaki kıl tanesi mi' diye kafaya takacağım, karşıdakinde STD var mıdır ya da 'Ya pencere dönemindeyse ve haberi yoksa' diye düşüneceğim, tahrik geri kaçacak, yeniden tahrik olmak için içeceğim, adamın sonrasında manyak çıkıp çıkmayacağı belli değil, onu kafaya takacağıml; değmez ki! O an gelmişse ve işyerinde falan değilsem, o an olacak o! Sen çıldıracaksın ve o an aşık olmadığın biri hazır ve de nazır olacak, senin kafanda hiçbir soru olmayacak ya da etik hiçbir engel olmayacak, hepsi o an denk gelecek ki aynı şiddeti alasın. Yıl oldu 2017; kendi kendini canının istediği an rahatlatmanın üçbinbir yolu var. Vücudunu tanıyorsan ve nereye ne istediğini biliyorsan, performansı iyi bir aşık kadar iyi olabiliyor. Hiçbir şeyle uğraşmıyorsun, kafaya takmıyorsun. Tüm sinirini alıyor ve pamuk gibi oluyorsun. Ondan sonra da 'Dünyada savaşlar neden var ki, oysa barış ne güzel' diye pespembe bir kafa ile dolanıyorsun, temiz.

Tabii, 'Aşık olayım da sevişeyim' bir modern kadın düşüncesi. Aşık olmadan sevişen kadın da modern de; Afrika kabileler belgeselelerinde bulan bulduğu ile çöküp sevişiyor.

Sonra aşık olduğun kişiyle güzel olmayabilir, sen aşık oldun diye sevişme güzel olacak diye bir kural yok; ten uyumu çok çok çok önemli. Her şey hüsranla da sonuçlanabilir. Yani, sadece aşık olmak da yetmiyor. Dolayısıyla, şiddet middet de yalan olabilir her an.

İşin mekanik kısmı her türlü oluyor ama duygusal kısmı olmayınca biraz yavan oluyor. Yani, çok güzel bir yaprak sarması gelir, heyecanlanırsın ve sonra da 'Sarma diye tedim ama çok da güzel olmamış. Şimdi anamınki olsa da yalana yalana yesem' dersin ya, öyle oluyor. Mekanik kısmı tamam ama karşındaki ile bir olmak çok daha güzel, çok daha bütünleyici ve cinsel bölgeler dışında ön beyni de tatmin edici bir şey. Bu arada cinsel bir konuda annemin sarmalarını kullanıp konuyu iğrençleştirdiğim için kendimi takdir ettim.

Bir de Playground Love'ın yanlış tespitini açıklayayım. Başkasını düşünme kısmı külliyen yalan. Kadın solo ya da çift sevişirken bir şey düşünmüyor, düşünemiyor. O an yanındaki insandan iyice uzaklaşıyorsun. O arada bir şey düşünmeyi başarabilen kadın varsa tebrik ederim, bayağı bayağı tebrik ederim. Herhangi birini düşünmekle 'Sevişirken ben aynı zamanda muhasebe programı için kod yazabiliyorum ve alfa testini yapabiliyorum' aynı şey. Nereye düşünüyorsun başka birini. Düşünme mekanizması o an iptal, yok. Düşünebiliyorsa tahrik yok demektir bana göre. Zaten dünyaya dönünce 'Aaaa, sevgili de buradaymış meğer. Ne zaman geldin sen' oluyorsun, sonra da 'Aaa doğru ya, sen buradaydın' oluyorsun kısa zamanda. Bilmiyorum, mekanizması başka olan kadın varsa, söylesin. Ben de öğrenmiş olayım.

Evet orantili. Erkegin omuz genisligi ile bile orantili.

@aychovsky sadece son paragrafı okudum yine destansı uzun yazmışsın da yani neden bu kadar abartmak? gri'nin 50 tonunu okur gibi oldum, içindeki tanrıça da zirveden yuvarlanıyor mu? anlatsana biraz, dünyaya dönmek falan derken :/. Tamam zevkli de bu kadar abartmayın nolur ya, yapmasak inancaz :D tebriklerini de mesajla iletebilirsin, bazen düşünmem ama bazen düşünceler gelir aklıma gayet de düşünürüm, bir başkasını düşünen kadınlar da tanıyorum ayrıca çok olmayacak bir şey değil. Ten uyumunun %100 uyumlu olduğu, aşık olduğun, her sevişmede inanılmaz zevk aldığın birisiyleyken bile seks sırasında bir şey düşünebilirsin, bu da gayet normal.

büyük oranda evet.
ama olmadığı durumlar da olabilir.

thewizardofearthsea'nin de dediği gibi.
her aşık olduğunla iyi seks olmuyor, her iyi seks aşk gerektirmiyor.
ama hem aşıksan, hem de seks çok iyiyse, o zaman da onun önüne kolay kolay bir şey geçemiyor.

@beni taniyan yok bu sehirde Başka kadınları alındırmak ya da çok çılgın seks hayatım olduğu için yazmadım. 50 shades'lik için değil ya da tamamen zevk için değil, atıyorum gıdıklanırken ne kadar düşünebilirsem, sevişirken o kadar düşünebiliyorum ben. Biri beni gıdıklarken zevk almıyorum, tam tersine acı çekiyorum bayağı. Yoksa, işin orgazmla şiddetle ilgisi yok. Gerçekten düşünemiyorum. Ya da o milisaniyelik hapşırma anında ne kadar düşünebiliyorsam, o kadar düşünebiliyorum. Ya da yere düştüm ve bileğimi çok kötü burktum diyelim. O an acıdan başka bir şey hissedemiyorum, gözüm kararıyor ve çevremi algılayamıyorum. Sevişmede de, gıdıklanmada da, hapşırmada da gözüm kararır, çevreyi algılayamam ben, o anlık koparım ben. O anlar annem gelse tanıyamam. Sevişmenin etkisi biraz daha uzun sürmesi.

Genelleyici yazmam kötü olmuş ama bunu kendimi genellemek için yazmadım. Psychology Today'de okumuştum birkaç yıl önce. Onda da bu durumu anlatıyordu. O yüzden genellemeyi yapma cüretinde bulundum. Demek ki yanlış bir genelleme imiş, özür dilerim.

kadının sevişirken başka bir şey düşünmesi onu olaydan ve ortamdan koparıyor, bu konuda aychovsky'ye katılıyorum.

yani ya oradasın ya da değilsin.
o sırada başka bir erkeği düşünmek de, alışveriş listesi yapmak da aynı etkiyi yaratıyor bende.
olaydan koparsam, geri geldiğimde birden bire, "ne yapıyoruz? bu adam neden kendi kendine tepinip duruyor?" falan gibi bir kafaya sahip oluyorum.
ondan sonrası da, "bitse de gitsek"e dönüyor.
hoş değil.

o yüzden zaten erkeğin asıl becerisi, kadını olaya angaje edebilip, süre boyunca orada tutabilmesidir bana göre.
ilgiyi ayakta tutabilmesi belki diğer her şeyden daha önemli.
çünkü monotonlaştığı anda, sağa sola bakarken halının deseni bile dikkatimi dağıtabiliyor mesela.
ki dikkati dağınık biri değilimdir.

bu durumda, duyuruyla bağdaştıracak olursak, aşık olduğun insanlayken dikkatinin daha zor dağılması da olaya biraz yardımcı oluyor diyebiliriz.

bunun dışında, kadının aşk takıntısı başka birçok nedene bağlı.
bir ilişkide kadının en önemli motivasyon noktası değerli ve öncelikli olmak.
erkeğinki de yeterlilik.
yani yeterli hissetmediği anda ya dışarı yöneliyor ya da gidiyor.

kadınlar olarak doğa gereği ilgiye, alakaya, sevgiye, şefkate ihtiyaç duyuyoruz.
çünkü hayatı oradan işliyoruz ki, çocuk da büyütebilelim.
çocuk ilgiyle, sevgiyle, şefkatle büyür.

verdiğin bir şeyi, almak da istersin.
bunu bulmanın en güvenilir, sağlıklı ve kolay yolu da aşk.
bir erkek ancak aşık olduğunda ilgili, sevgi dolu ve şefkatli olabiliyor.
normalde öyle olan da vardır elbette, şimdi herkese duygusuz muamelesi yapmayalım da, hani kadının bir ilişkide bunu hissetmesinin en kısa yolu aşktır diyelim.

bununla birlikte seks de iyi olursa, o zaman zaten önceki cevabımda da dediğim gibi, aşk da besleniyor, ilişki de.
çark gibi yani, birbirini döndürüyor.

kötü seksin aşkı bitirdiği ya da soldurduğu da bir gerçek sonuçta.

Yok alındığımdan dememiştim, yani biz de niye yok böylesi vay arkadaş değil bahsettiğim şey, bence oluru bu kadar da belki o sana dünyaya dönmek gibi geliyordur bilemiyorum.

Herhangi bir şey düşünmemeyi hadi bi nevi anlarım da, ilk yazdığımda unutmuşum bahsetmeyi, sevgilinin varlığını unutmak gerçekten çok abartı geldi, bireyseldir bi şey diyemiyorum tabii herkesin olaylara verdiği tepkiler farklı olabilir neticede. Bir de Psychology Today'deki o yazıyı okumadım fakat mesela psikoterapist Esther Perel sık sık kişilerin seks sırasındaki dikkat dağılmalarını ve konsantre bozukluklarını tahrik eksikliğiyle ilişkilendiriyor, sen de kendi durumunla birleştirip bu sonuca varmışsındır belki. Ayrıca özürlük bir şey yok estağfurullah efendim.

öncelikle cevaplar için teşekkürler. aydınladım ekstra konularda da. konuyu kişisel tecrübelerime göre sordum, seks tanrısı değilim, seviştiklerim de normal insanlar. genelleme yapmak için değil bilgilenmek içindi soru. tekrar teşekkürler, sevgiler.

Aşk + seksin iyi olması için gerekli diğer tüm etkenler cepte ise, evet.
Etkenlerden birinde sıkıntı olsun, o iş sıkıntıya girebilir ama.

Çok acı ama benim için evet.

Bazı kadınlar için hayır

Genel olarak ise hatunun g noktası kulaklarında (ona güzel şeyler sööle)

Hepsinde değil.

kadınlar toplumsal genel geçer ahlak yargıları/kalıpları yüzünden iyi seviştik beaaahhh, ama hakkat iyi seviştik diyemediği için çok aşıktım/aşığım/seviyorum moduna girip en başta kendini, sonra adamı kandırıyor. daha doğrusu her iki tarafta ne olduğunun gayet farkında ama bu rollerden ne erkek ne kadın sıyrılamıyor genel olarak, herkes rolünü oynuyor. aynı kalıplar yüzünden seks hayatında gerçekten içinden geldiği gibi davranamadığı, kendi bedenini yeterince tanıyamadığı, bedeniyle barışamadığı için zaten türk kadını çok az orgazm oluyor veya hiç olmuyor.

bunu halledebilen, üstünde kafa yoran kadınlar bu kalıplara ihtiyaç duymuyor.

aşk+ten uyumu+karşılıklı şeffaflık varsa mis gibi yaşar orgazmlarını.

aşık olunan dönemde hem kadında hem erkekte en net gözlemlenen değişim dopamin miktarındaki artıştır. dopamin arttikça kendisi gibi uyarıcı bir başka nörotransmitter olan norepinefrinde artışı tetikler. aşık olmayı takıntı haline getirenlerde bir tür uyarıcı madde bağımlılığı olduğu düşünülebilir anfetamin gibi. ani sonlanan ilişkilerde terk edilen kişide görülen belirtiler de uyuşturucu kesilmesi yaşayanların haline benzer zaten. birkaç kez gerçek anlamda aşık olmuş insanların bu bağımlılığı geliştirmesi anlaşılabilir bence.

cinsel istekte ve dolayısıyla alınan zevkte artış konusunda da, dopamin artşı testosteron seviyesinde artışa neden olur. Hem norepinefrin hem testosteron için cinsel isteği artırdığı söylenebilir. bu nedenle aşık olduğumuzda daha heyecanlı ve daha fazla zevk alınan, akılda kalan cinsel birliktelikler yaşayabiliriz.

biyolojik olarak bunların hiçbiri kadın ve erkekte farklılık göstermez.

Git bir stk'ya. Eminim önümüzdeki hafta sonu katılabilecegin gonullu bir aktiviteleri vardır. Senin için de iyi olur.

Resim bölümündeki arkadaşlar rica etmişti gönülü çıplak model olmuştum. Sayılıyor mu?

@love olmaz öyle

gazideyken okuyucum ol kampanyası vardı. görme engellilere sınavlarında yardımcı oluyoduk. facebook grubu vardı yanılmıyorsam. ordaki görevliler eşleştirme yapıyolardır alakasız bölümler olması için. sınavdan önce telefon numarası alışverişi oluyordu. sonra yer kararlaştırıp buluşuyoduk. sınavda soruları okuyup cevaplarını yazıyoduk ya da işaretliyoduk. bu kadar.

Hangi sehir?
Uc arkadas Ankara`da baslattigimiz, 2 yildir etkinlikleri devam eden bir grubumuz var. bkz: eksisozluk.com

@rucka boji +1

415'e bin.
390 tınaz'a farklı bir yoldan gidiyor.

Edit: Otobüs kullanan biri değilim acil dediğin için sitesinden baktım, bilemiyorum yani süresini. Kalkış noktası Bornova metro.

Buca tarafını hiç bilmiyorum, Bornova metronun ordan kalkıyor mu 415? Bir de hasanağa parkına tahmini ne kadar sürede varır?

Bornova'yı ulaşım olanakları yönünden çok iyi bilmiyorum. Linkte otobüs kalkış saatleri ve güzergahları var, yardımcı olur sanıyorum.
www.eshot.gov.tr

Minibüs alternatifi varmı çok zorlanırsan minibüse bin. Hasanağa ya kadar götürür.

sütyensiz tabi ki. ^^

beyaz spor gömlek ise siyah
beyaz klasik gömlek ise beyaz sutyen.

imza ivana sert/bugünne giysem?

diğer renklere de uyarlayabilirsin.
siyahın içine her türlü siyah giy zaten.

Ben siyah veya bordo büstiyer seviyorum bu tür gömleklerin içine.

evet evet evet

Siyahın altına beyaz sütyen giyme de, diğerleri olur.

çılgın mısın tabiki sütyensiz! sütyen kimmiş.

Duyuru acayim derken çığır açmak olmuş bu. Süper başlık. Elo +1 diyorum

tek sütyenle mi giyeceksin, içine siyah bi askılı bluz giy.

Artık 1000 tane mesaj gelir sana bu başlıkla :D

Transparan gömleklerle uyumlu giy. Siyah ise siyah, beyaz ise beyaz gibi.

Örnekler de şu :

www.modakentim.com

www.medyafaresi.com

www.akilsepeti.com

şu tarz şekilli braletler de olabilir.
fashiongum.com
cdn4.gurl.com

gündelik giyimdeü, bu tip gömleklerin altına ince askılı bluz giyilir. transparan gömleğin altına sadece sütyen giyip dışarı çıkmak aptallıktan başka bir şey değildir bence.

benim etrafımdaki bütün kadnlar da bahsettiğim şekilde giyiniyor. hiç direk sütyen üstüne gömlek giyen birini görmedim.

gece için sordun heralde, gündelik giyim kısmına @mahone'a katılmakla birlikte eğer sütyenle giymek istiyorsan, beyaz gömlek için daha masum dursun istiyorsan beyaz sütyen, vamp olmak istiyorsan siyah sütyen. Siyah gömlek içinse her zaman siyah sütyen, isteğe bağlı bazen bordo da olabilir @fotrsapka doğru söylemiş.

Devlet dairelerine gidiyosan, vatandaşla, memurla muhatap oluyorsan altına askılı giyersin. ince saran, sırtı kapatmayan nbb marka askılılar güzel oluyor.

Is ortamında giyilmez. Net.

göğüs ler iriyse sütyen omalı
ufak tefekse giyme.

Nerede giyecegine gore degisir. Ben de iş için transparan gomlek + sütyeni uygun bulmuyorum. Bunun icine süslü bralet giyip işe gitmezsin mesela. Işyerine gore de degisir tabi. İş dışında örnegin gece giyeceksen beyazın içine beyaz da olur ama siyah sütyen ya da siyah bralet daha hoş olur. Siyah gomlegi ise sadece siyah sütyenle giymek lazim.

Transparan gömlek + sütyen böyle giyilir.
Transparan şort ve tangayla harika bir uyum yakalayabilirsin.

meme bana çekici gelmiyor niyeyse. tek olayı gizlendirilmesi bence. ama seni sokakta sütyensiz görmek hoş olabilirdi

---anne mod on---
Üşürsün öyle, içine atlet giy!
---anne mod off---

bralet bence de.

İş yerinde gömleğin renginde bluzle giyilir. Mobilim anca linkteki örneği bulabildim.

m.n11.com

aramızda kalbi olanlar var, lütfen duyuru acarken bunu göz önünde bulundurun.

transparan icine siyah disinda giyilmesini uygun bulmuyorum. beyaz ya da kirmizi bordo tonları cok ucuz görünüyor.

Türkiye'de olduğunu hatırlatayım. Ne giyersen giy, farketmeyecek.

Ten rengi

markaların servislerini gezin. kurulumu servis yapıyor ve kutuları da atıyorlar. rica ederseniz çöpe atmazlar, koruyup size verirler.

Yoldan çöp toplayan insanlara soracaksın kağıtları nereye verdiklerini, sonra oraya gidip temizinden bir tane bulacaksın.

İşine yarar belki şöyle bir şey;
www.kolici.com

file al onlara koy

fala hic inanmam. ama kahve falinda anlatilanlar karsisinda dehsete düsmüslügüm vardir.

Bundan 6 yıl önceydi, sevgilimin arkadaş çevresi bizim ilişkimize imrenip dururken, erkrk olan arkadaşlardan biri "şunlara bak ya, yok böyle güzel bi ilişki ya, ben de bundan istiyorum" dedi, çok içlrndi çok duygulandı falan. Ben dr o anda çok içimden geldi, halbuki içkili ortamdı yani... elimi açtım bütün arkadaşların arasında sesli sesli dua ettim. Allah'ım Murat'a gönlüne göre bir sevgili ve ilişki en kısa zamanda naaip et yarabbim o da çok mutlu olsun dedim. Murat da aaamiiiiinnn dedi.

Bir ay geçmedi. Hayatının aşkı hayatına girdi. Sonraları evlendiler. Çok mutlu oldular. Bizzat yaşadım yani.

Tanık olmadım, çevremde tanık olana da rastlamadım. Tamamı safsata bana göre..

oyle metafizik olaylari cevremde cok duymusumdur. hicbirine de inanmam. kendi sacma hayal dunyalarinin ve inandiklari sacmaliklarin bir disavurumu olarak gorurum.

genelde zaten boyle seyler, is-guc-kariyer sahibi insanlardan duyulmaz. hep varos, dindar, koylu takimindan cikar.

Basligi gorunce aklima bu geldi ama soruyla zerre alakasi yok yine de yazicam.

Besiktas ta isiklarda arkadasla karsiya gecerken onumuzde bi kadin telefonla konusuyordu. "Ay cok sevindim ayrildigina, hic orgazm olamiyordun. O neydi ya oyle" demisti. Hic unutmuyorum. Kalakalmistim.

:)

insanların başlarına gelen ''garip'' olaylarla ilgili bütün metafizik ihtimalleri heyecan (ve daha bir sürü duygu) içinde değerlendirmesine karşın, sonunda karşılarına çıkan rasyonel açıklamaya karşı tavırlarının ya şiddetle inkar etmek, ya da gerçek bir buruklukla kabul etmek olması.

''Tarihin en acı derslerinden biri şudur: Yeterince uzun zamandır aldatılmışsak, aldatmacayı ortaya koyan her türlü kanıtı reddederiz. Gerçeği bulmakla ilgilenmeyiz artık. Aldatmaca bizi kafeslemiştir. Çünkü tuzağa düştüğümüzü kendimize bile itiraf etmek, son derece acı vericidir.'' Carl Sagan

''Kandırılmış bir insanı kandırıldığına ikna etmek, onu tekrar kandırmaktan çok daha zordur'' Mark Twain

not: bu cevabın tik'lenmemesinden sürekli karşılaştığım bu garipliğin (niyeyse) yeterince ''garip'' bulunmadığını anlıyorum :) insanlar o kadar garipler ki, kendi garipliklerini bile gayet sıradan buluyorlar. gerçekten çok garip :)

yok.

bizzat ailecek türkiyedeki çok ünlü bir falcıyı tanıyoruz. yok öyle şeyler.

Ailecek inançlı değiliz ama annemle benim başıma çok geldi. Sevgilimin de aynı şekilde ama böyle yaşayanlar pek anlatmaz.

küçükken bir şeyler görüyordum ama hayal meyal hatırlıyorum, anneme ya da abime sorduğumda anlatmıyorlar, geçiştiriyorlar. abimin ağzından biraz laf alabilmiştim, şöyle olduğunu söyledi: uyurken birden uyanıp, gözümü bir yere dikiyormuşum, sert sert bakıyormuşum, ardıdan annemler sorunca da, o burdan gitsin, onu istemiyorum burada vb. diyormuşum. tabi ortada kimse yok, gitmezse bağırıp, çağırıp ağlıyormuşum falan, uzun süre devam etmiş bu, sonra hocaya gittiğimizi falan hatırlıyorum ama hayal meyal, geçti gitti ama nasıl hiçbir fikrim yok. arada gördüğüm şey aklıma geliyor ama tam anımsayamıyorum çünkü bu olaylar 5-6 yaşındayken başıma geldi, hatırladığım kadarıyla simsiyah bir vücudu vardı, çok zayıftı ve sert şekilde bana bakıyordu, ben de ona kaşlarımı çatıp bakıyordum inatlaşıp işte.

Arkadaşımın reiki merkezi var.
Bir gün müşterilerinden biri aradı, ağrıyan bir yeri için enerji yollamasını rica etti.
O da yollayacağını söyleyerek telefonu kapattı. adsfasfdsaf bu ne lan?

Benim tanık olduğum bir kaç olay var. Burada anlatamam ama, tılsım denilen şey ile ilgili.
Ailemde yaşanan bir olay var, anlatmak istemiyorum ama tıbbın çare bulamadığı bir konuydu, benim inanmadığım bir hoca çözdü. Mesaj atmayın olayı anmak bile istemiyorum bir daha.
Ama duyduğunuz hikayelerin %1'i doğrudur.

Eskiden babamın işi dolasıyla tanıdığımız bir kadın vardı, sohbet esnasında oturup kahve falı bakmıştı bizimkilere ve kazanacağım okula, başımızdan geçecek uçak düşme tehlikesine kadar bir dolu şeyi farklı zamanlarda bildi. Hayret etmiştim.

Annemin rüyaları da çıkar, benimkiler de çıkmaya başladı bir süre önce.

bizim dükkanın kapısı kendi, kendine açılıp, kapanır ara ara.
ne gelen olur, ne de giden ama.
hayır, öyle rüzgar felan da yok.
garip diyebileceğim bir bu var.

Ben hiç yasamadim. Geleceği Allahtan baska kimsenin bilemeyeceği soylenir her zaman.

köyde komşunun küçük kızına cin musallat olmuş dediler. 15-16 yaşındaydım. şimdi de 19 yaşındayım gerçi çok bi bok değilim yani... neyse. o zaman inançsızdım ben. gittik bunların evine. köyde oluyor bunlar bu arada. gittik işte kızı göstermiyorlar. niye göstermiyorsunuz bebeyi cüzzamlı gibi yav dedim daldım kızın odasına. kız da işte 8-9 yaşında falan. kapıyı açıp girdim, sindi yatağın dibine doğru. sonra üstelemedim belki ters bir reaksiyon olur diye. yavaşça çekip kapıyı çıktım. kız kendine kendine bağıra bağıra ''gidin'' diye bağırıyor odanın içinde ama bi tek kendisi var. boş duvarlarla diyaloğa giriyor, tartışıyor falan. anası dedi ki sabahtan beri bir şey yemedi bir bardak süt ısıttıydım vereyim içsin dedi. ben vereyim dedim atıldım. anam kaş göz yaptı ama dinlemiyorum tabi merak ettim. götürdüm kıza sütü. aldı bardağı eline kendinden uzak tutup uzaktan süzdü bardağı böyle yaklaştırdı kokladı falan. sonra diğer elinin parmaklarını böyle hani hoca cetvelle vururken kubbe yaptırır ya parmakları öyle birleştirip sütün içine batırdı. sonra çıkarıp parmak ucundaki damlaları atarak ''kıl var bunun içinde baksana kıl var'' diye söylenmeye başladı ama tertemiz süt. orada ben de fıttırdım aldım bardağı çıktım. böyle böyle diye anlattım. kadın dedi ki yarın bir hoca varmış ona götüreceğiz dedi. götürmüşler. kızı okumuş hoca 2 saat falan. eve gelmişler. kız kusmuş kusmuş ateşi falan çıkmış bitap düşüp yatmış. yarım gün falan uyumuş. kalktığında hem normal, hem de yaptığı hiçbir şeyi hatırlamıyor. şu an da normal yani.

kocaeli civarındaki bir benzinlikte, daha önce hiç görmediğim pompacı arkadaş doğum günümü kutlamıştı. hakikaten de o gün doğum günümdü. acelem olduğundan arabaya hemen binip hareket ettikten sonra farkına vardım mevzunun. nasıl oldu bir fikrim yok. hani bir yerden gördü desek araç da kullandığım kredi kartı da babama aitti o an. anlamlandıramadım.

Hangi seviyedesin dostum????

Edit: Tek başına gelişemezsin, bulaşma.
Edit: Hocasına niye sormuyor?

mesaj atmak nedir yahu? arayın.

@

o zaman söylediğin mesaj uygun da görüşme saatine de bi zahmet sen karar verme.

ara

Aynen mesaj nedir? Arayın, önce hal hatır sorun nasılsınız vs, sonra da "müsaitseniz/zamanınız varsa bir konu hakkında rahatsız edecektim, size de uyarsa makamınızda" vs gibi (orayı kendiniz toparlayın) şeylerle konuya girin.

Arayın, evet ayıp olur. Kaymakam yahu adam.

Mesaj konusunda yardımcı olur iseniz sevinirim.

Niye sürekli arayın diyorsunuz ki? Mesaj daha iyi bence.

ara +1
mesaj ne la bebe.

Sizi anlıyorum, adam meşgul olabilir, telefonda bir an tanımaz tersleyebilir vs.

Ben telefonla konuşmadan önce "sizi şu saatte arayabilir miyim" diye yazar sonra arkadaşların dediği gibi konuşur randevu isterdim.
Kilit nokta randevu konuşularak istenecek.

'Öğle arası bir kaçamağa ne dersin?'
whassaptan bunu at.

bi yöntemi vardı bunun ama nasıl aratacağımı bilemeyip bulamadım. önce alt kısımdaki tüm saçları tepeden topluyorsunuz, kafanın ustundeki saçlar dışarda kalıyor. sonra ikinci bi tokayla o üsttekileri de at kuyrugunun ustune dahil ediyorsunuz. video bulursam ekleyecegim.

O yöntem de günlük pratik olmaz gibi çengelli toka neden kullanmıyorsun anlamadım, bence lastik kullandığın için bollaşıyor. Bi de istediğin sıkılık ayarını lastikle çok zor yakalarsın, çevirirken de kayıyor vs. Çözüm: çengelli tokaya geç.

encrypted-tbn0.gstatic.com

bundan kullanman lazım

@krem peynir Tel toka yapıyorum ama tutmuyor. Tel tokanın kenarlarından fışkırıtoe. çengelli toka kullandım, alttaki bombe biraz azaldı ama 0 yapmayı beceremedim. Toplamayı beceremiyorum herhalde, iki Youtube videosu izleyeyim bari.

belki de saci normalde topladigin noktanin bir tik yukarisindan toplamalisindir. yani kafatasinin bombesinin biraz gerisinden ki sacin agirligini kafatasi tasisin. boslukta kalmasin.

Lastik tokalar tutmaz zaten o kadar güçlü değil.
İki tarafı çengelli toka ile tarak yardımıyla çekik göz olana kadar sıkı bir şekilde topla.
Gün içinde salıyor kendini normal at kuyruğu oluyor.

Bende de aynı sorun var, bir de dalgali saçliyim. Ben toplamadan önce bir bakım ürünü ile yatistiriyorum. Sonrasinda hepsini önce öne atıp at kuyruğu şeklinde toplu hale getiriyorum. Kafamı kaldırdıktan sonra pürüzleri iyice düzeltiyorum ve mümkün olduğunca tepeden topluyorum. Baya gergin oluyor. En sonunda çengelli toka ile topluyorum. Başka toka kesinlikle tutmuyor. Üstünden yine hafifçe ıslak elimle geçiyorum.

İlk 1 saat çok gergin oluyor fakat sonrasında yavaşça iniyor. Gün boyu da idare ediyor beni.

çözümü buldum kızlar :)

www.youtube.com

Süper yöntem buldum, burada dursun diye ekliyorum. Toka lastik olsa bile işe yarıyor. Kafamızı arkaya yatırıyoruz yatırabildiğimiz kadar, neredeyse yere paralel. Kafamız öyleyken yere paralel bir at kuyruğu yapıyoruz. Ar kuyruğu yapmayı bitirip kafamızı kaldırınca havada güzel bir at kuyruğumuz olmuş oluyor. Tavsiye edilir ama çengelli toka ile daha da iyi olacak sanırım.

Gülhane Parkı'ndayım ama çalabilir misin ki?

çalarım, çalarım.

Lou Reed - Perfect day

Ceviz agaci - cem karaca

kargo - kalamış parkı

şarkı sözü sitelerinde aratabilirsin uygun keywordle.

sarki.alternatifim.com

yabancılar için genius.com'a da bakabilirsin.

blur-parklife

Donna summer - macarthur park

benim aklıma 2 şarkı geldi kalamış parkı söylenmiş. bir de hey johnny park diye foo fighters şarkısı var ancak buradaki park soyad, bir mekan yerine. Merak edersin diye yine de paylaşayım;

www.youtube.com

mfö - milli park
düş sokağı sakinleri - acılar parkı

bence kendisinin. ama tam cure sarkisi gibi gelmisti. vokal rengi, sound, ritm vs..

mirkelam ve kargo'nun bu albümünü baştan sona çok severim, çok eğlenceli ve güzel şarkılar var. şarkıların içinde "ooo" diye bir şarkı var ve sözleri içerisinde ayrılık kelimesi geçiyor, bu olabilir diye düşündüm, şarkı da güzeldir, önerilir.

mayeskuel +1

Asapscience
www.youtube.com
Hatta şu video ile başlayalım mı?
www.youtube.com

every frame is painting

www.youtube.com

çok güzel sinema incelemeleri yapıyor, yalnız son bikaç aydır pek aktif değil.

primitive technology

duyuru tarihinin en iyi postu.
www.youtube.com
up.

www.youtube.com

:)

Preston Jacobs
www.youtube.com

iyi diye pek bir şey söyleyemiyorum çünkü çok ilginç ve hoş şeyler var.

sen çok şey öğrendiğim kesinlikle khan academy.

en ilginçlerden biri
www.youtube.com
Jas. Townsend and Son, Inc bence, 18. yy yaşamı ve yemekleri, kıyafetleri üzerine kanal.

türkçede ise teknoseyir. ben pek anlamam anakart, işlemci etc. ama muhabbetleri çok düzeyli ve kaliteli. ben çok şey bilirim, çok okurum, ama bunların haftalık gündem değerlendirmesi var, o kadar ilginç ve değişik şeylerden bahsediyorlar ki bazen.

takip etmeyen varsa kesinlikle takip etsin az buçuk teknolojiyi takip eden birileri varsa, çok düzeyli ve kaliteli adamlar.
www.youtube.com

paylaşan olmamış, o yüzden whyshy burada olmalı.

www.youtube.com

ayrıca bu kanal da gerektiği ilgiyi alamıyor, kaliteli montaj ve güzel sohbetleri var. Destek olsun, Slothworks ; www.youtube.com

Whyshy yazacaktim ben de. Yariyor kesinlikle.

En beğendiğim youtube kanalı şu: İdris Usta USA
www.youtube.com

Bir tane de ciddili vereyim: Tele1 youtube kanalı
www.youtube.com

Geography now

Mobilden direkt kanal linki atmayı bulamadığım için tanıtım videosunu atayim

youtu.be

Alfabetik olarak her ulke ile ilgili video yapiyor, en son almanya(germany) yaptı. Dun 500 bin sınırını geçti kanal. Arada başka ulkelere gidip oraları çekiyor, bazen de liste falan yapiyo kanal bos kalmasin diye, eğitici güzel bi kanal

minute physics

Almazan kitchen

youtu.be

Techmoan

(bkz: kalt)

www.youtube.com

www.youtube.com


www.youtube.com

2 oldu ama silmeyeyim, ikisi de guzel.

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

www.youtube.com

yol bisikletiyle ilgili güzel ülkemizdeki en yetkin kanal; (Mahsuslu videoları es geçin)
www.youtube.com

yine yol bisikletiyle ilgili uluslar arası ün yapmış en büyük kanal;
www.youtube.com

konu müzik olunca postmodern jukebox ve robyn adele anderson olmadan olmaz :(
www.youtube.com

casey cooper'ın harika davul performansları;
www.youtube.com

eski püskü oyuncakları sevenler için;
www.youtube.com

birde primitive technology var işte. 1 (BİR) olmamış benimkisi.

www.youtube.com
post-rock kanalı
www.youtube.com
bu da bilinmeyen şarkıcılar pek datlı çalıyorlar

çok severim bu adamın araç testlerini;

www.youtube.com

www.youtube.com

In a nutshell
bilim teknoloji insanlik bazende felsefe

www.youtube.com

süper devam.

Dünyadan sesler <3

Whatever yazıp giderim.

paylaşan oldu mu bakmadım linklere; vice
www.youtube.com

Bence 1-2 saate uyursun ama evden çıkmadan önce 15 dakika uyu öyle çık. Uyanabilirsen tabii.

bu arada evden çıkmayacağım, onu yazmayı unutmuşum. okumam gereken şeyler var sadece, çok yorulacak bir şey yapmayacağım.

bence şimdi okumaya başlayın, o uykunuzu getirir o arada iş de yapmış olursunuz, sonra sabah da normal bi saatte uyanıp devam edersiniz.

Gerçekten intihar etmeyi kafaya koyan insanlar bunu ortalıkta söylemezler, engellenme ihtimalleri dahi olmasın diye. Zaten gerek mehmet pişkinde gerek avmde aşağı atlayan psikologda ve diğerlerinde gördüğümüz üzere intihar edene kadar kimseye 'intihar edeceğim' imasında bile bulunmazlar.

İntihar edeceğini ima etmek, duyurma çabasında bulunmak vs genelde yardım çığlığıdır, aslında kararlı olmayan ama etrafından ilgi bekleyen insanların ortak özelliğidir, bir sonraki aşaması da intihar ediyorum diye mesaj atıp kurtarılmayı bekleyerek ihara teşebbüs etmektir.

Sonuç olarak, ben gerçekten intihar edeceğini düşünmüyorum. False negative prediction gibi olmasın ama intihar konusu genel olarak bu şekilde.

Vazgeçirmeye çalışmayın, intihar konusunu kapatın ki intihar etmekten bahsederek ilgi çekme çabası olmasın. Yardımcı olmak istiyorsanız konuşarak, paylaşarak, vakit geçirerek vs destek olabilirsiniz.

Yaşamak istemeyen tek kişi değildir sanırım.
İnsan yaşamına son verebilmeli zamanı geldiğinde.

Bu benim aklıma geliyor bazen. Tam intihar etmek üzere olan, hiç tanımadığım birine en yakında ben olsam o an ne derdim, nasıl ikna ederdim diye düşünüyorum.Muhtemelen şöyle şeyler derdim:
Oğlum manyak mısın, herkesi çok mu mutlu sanıyorsun, herkesin hayatını dizilerdeki gibi mi zannediyorsun? Hem hepimiz deliyiz bıkkınız zaten, neyle, kimle rekabet ediyorsun, neyi, kime protesto ediyorsun ölerek? Hayat nasıl öleceğine karar verme özgürlüğü değil, mutlu olmaya çabalamaya uğraşmaktan ibaret. Mutluluk her zaman olmuyor, bazen oluyor, bazen olmuyor, sonra tekrar geliyor. Önemli olan aklı selim davranarak mutlu günlerin geleceğine inancını korumak, bunun için mücadele etmek, elinden geleni yapmak.Bak şu yapmaya kalkıştığından ileride pişman olacaksın.Aklına geldikçe utanacaksın, emin ol.Hepimiz bardağı taşıran şeyler yaşıyoruz, boşluğa düşüyoruz, anlamsızlığa düşüyoruz ama bak hala hayattayız.Hissettiğin her ne ise çok zor olduğuna inanıyorum ama üstesinden gelinemez değil.
Hadi in aşağı da sana iskender ısmarlayayım böyle cozur cozur tereyağlı.Olum iskenderin olduğu dünyada intihar edilir mi lan
(BAŞARAMADI)
(müslüman olduğunu sezersem oradan, kaderden, cennet cehennemden yürürüm)

"Gerçekten intihar etmeyi kafaya koyan insanlar bunu ortalıkta söylemezler." diye bişey yok.

Aslında o son çırpınıştır. Son bir defa yardım eli uzatılsın ister.

Ne yapmalı, nasıl yaklaşmalı...
Yaşama sebebi yaratmanız lazım. Onu hayata bağlayacak meşgale bulmalısınız.

bir an önce profesyonel yardım +1

Yalnız mıymış, evde mi, dışarıda mı? Hangi şehirde acaba, dışarda bi buluşma gibi bişi ayarlanabilir mi ki.
Ailesini hatırlatabilirsin, onu sevenleri üzeceğini söyleyebilirsin. "iyi de onlar için niye katlanayım ki" diyecektir belki. Başka çözümler bulunabileceğini söyleyebilrisin.
aklıma geleni yazıyorum, kişi hakkında hiç bilgi olmayınca yöntem belirlemek zor. Burada psikolog arkadaşlar var duyurunu görürlerse daha sağlıklı tavsiyelerde bulunurlar.
Hastaneye yönlendirmeyi denemişsindir sanıyorum, ara ara yine denemeye devam et.
Eskiden alo intihar hattı vardı kapamışlar şimdi baktım. alo zehirlenme hattı var bi doktorla görüşemezsen onlardan da yardım isteyebilirsin.

yıllarca hastanelerde calistim, acil servislerde onlarca intihar eden gördüm. bu sebeple söyle yap böyle yap diyen insanlardan daha cok tecrübeli oldugumu söyleyebilirim.

1- öncelikle sen bir sey yapma, bir uzman yardimi al. hic bilmeyen birisinin kalp masaji yapmasindan farki yok yaptiginin.

2- dikkat cekmek icin intihar edenlerin bunun bilinmesini sagladigi dogru ama intihar egilimlerinde ve uygulamalarinda tek bir pattern yok. hatta şunlari da gördüm, aslinda intihar etmeye degil de dikkat cekmeye calisanlar da, neyi nasil yapacaklarini bilmediklerinden ölmüs oluyorlar bazen.

3- internet üzerinden her intihar edecegim diyene inanmayin. mümkünse iletisim bilgilerini alip teyit edin ve 112 ye haber verin - telefonunu istemeyi kastetmiyorum. oturdugu yeri, adresini dolayli yoldan sohbet ile ögrenmeye calisin. intihar edecek kisiye mesaj atarak msn den dürterek ulasamazsiniz. gidip kapisini bulmaniz ve kapiyi calmaniz gerekiyor. iletisim bilgisini paylasmiyorsa yapacaginiz hicbirsey yok.

4- nasil olsa ölecegiz, bu ne telas diyen gerizekalilara aldirmayin. bu mantikla, ilac firmalarinin ilac üretmiyor, doktorlarin hicbir hastaligi tedavi etmemesi gerekiyordu. intihar egilimi, birden fazla psikolojik bozuklugun ynsımasi olarak ortaya cikabilir. hayat ciddiye alinmasi gereken bir seydir. aksi takdirde binanın altında toplasip atla atla atla diye bagiran ot kafalardan bir farkiniz kalmaz.

5-bir kez intihari deneyen tekrar deneyebilir. bu sebeple, öncesinde sonrasında yanında olabilecek yakinlarinin müdahil olmasi ve sürekli kontrol altinda tutmasi gerekiyor. eger yakini degilseniz, yakinlarina ulasin ve meseleyi onlara havale edin.

6-kimse süpermen degil, her ölecegim diyenin sorumlulugu sizde degil. eger bir yakınınız intihar etmis ve ölmüsse, ilk tepkiniz kendinizi suclamak olabilir. buna gerek yok.

bu vesile ile ataturkiyenin de ruhu şad olsun.

gerçekten intihar etmek isteyen birisi bunu saklı tutar gibi boş beleş ve cahil cüvelalık içeren bir zırvaya kesinlikle inanmayın. az biraz okuma anlama olsa son aylarda facebook, periscope gibi mecralarda intihar edeceğim diyip 2-3 saatlik yayının sonunda kafasına sıkan bir sürü insan oldu dünyanın farklı farklı yerlerinden.

böyle bir genelleme yapılamaz. intihar süreçleri 10 satır yazı ile yorumlanabilecek bir durum değildir. en hızlı şekilde doktor yardımı alınmalı.

İnsanları kurtarmak zorunda değiliz. Her insanın da illa kurtarılmaya ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Bu yaptığına mesih kompleksi mi tanrı kompleksi mi deniyor tam bilmiyorum ama ikisinden birisi. Çok abartırsan sen de psikiyatrik vakaya dönüşebilirsin.
İntihar verilebilecek en aptalca karar.. ama sence bence. Gerçi robin williams da buna benzer bir şey söyleyip kendini asmıştı sonra :)
Bazı bünyeler kökten yanlış imal edilmiş. Bak kardeş hayat ne güzel sen de gelsene diyebilirsin ama güzelliği hissedemeyen ruha da zorla enjekte edemezsin ki. Hayat sana bana güzel.
Gerçi benim hayatım güzel falan değil. Neyse ki konforsuzluktan, hazzediyorum.
Ötenaziye evet lakin intihar öküzlüktür.

Thoreau dan alıntı yapam madem robin reyisi de anmışken:
"Ormana gittim; çünkü bilinçli yaşamak istiyordum.
Hayatı tatmak ve yaşamın iliğini özümsemek istiyordum.
Yaşam dolu olmayan her şeyi kökünden sökmek ve ölüm geldiğinde aslında hiç yaşamamış olduğumu fark etmemek için."

Yaşamın iliğini emikleyip vadenin dolmasını bekliycen hacı. İntihara meyilli arkadaş, bunu okuyorsan: anlayamazsın.

intihar eğiliminin nedeni kimyasal da olabiliyor. eğer endokrin, nörolojik ya da psikiyatrik bir sorun varsa konuşarak ikna edemezsiniz. acilen profesyonel tıbbi yardım alması gerekli.

Döverim, ciddiyim. işe yarıyor.

insan istediğinde yaşamına son verebilmeli geyiği azalarak bitmeli bence. intihar etmeyi düşünen insan sağlıklı karar verebilme yetisini kaybetmiş insandır. daha önce de başımıza geldi duyuruda bir kaç defa intihar vakaları, bunların içinde cidden intihar etme teşebbüsünde bulunup 2 yazar tarafından girişimi bertaraf edilen de oldu, dikkat çekmek için "ben intihar ediyorum birleşirim (seks) böyle hayatla lan" deyip 2 gün sonra eski kız arkadaşına "neaber yavru" diye mesaj atan da. ama kimin hangi amaçla bunu yaptığını bilemeyiz, dolayısıyla bize düşen mümkün olduğunca engellemek "gel lan az gezelim, belki bi çare buluruz" demek. burada elleme bırak intihar etsin diye ürünlere (mal) bakma sen, çatıdan atlayacak adama "atlamazsan seks işçisi çocuğusun lan" diye bağırıp adam atlayınca "erkek tenasül uzvu" gibi kalan köylü dayılardan zerre farkları yok. bireysel destek ve telkin + profesyonel desteğe yönlendirme yöntemiyle aşılabilir. ve cidden dövebilirsin, hatta ben gelip dövebilirim memnuniyetle. intihar etmek nedir "bir gazete ismi olan amk" gidin sevişin!

edit: moderasyon yetkilisi arkadaş içerikteki küfürlerden rahatsız olduğunu belirtip silme yoluna gitmiş, yazdığım küfürleri yumuşattım. ama içimdekileri değil sayın xxx.

intahar düşüncesi insanın kafasına bi girdi mi bi daha çıkmaz.

sadece kısa bir süreliğine üstünü kapatıp yokmuş gibi davranabilir insan.

kendine ve çevresine karşı saklayabilir sadece.

o yüzden boşuna uğraşma.

Çok ezik bi hareket bence. Sal gitsin.

@roket adam

Salmak kolay değil, yapmam lazım bu tarz bişi.:)

Vereceğin en iyi cevap krallar gibi yaşamak dostum. Sal.

Bir kere hikayene baktığında senin görebildiğini biliyor.

Senin iyi yaşaman, gezmen tozman rahatsız edecekse daha fazla eder. Öyle atarlı mesajlı bir şey yazdığın anda sıfırlarsın hepsini.

bi teker kaşar fotosu koy, eski sevgilime benzettim pardon yaz asdfasfdasasfd

sinirlenmez ki buna, hosuna bile gider bir süre sonra. sindirememiş ve acı çekiyorsun belli olur.

bak sana bayan olarak onu en uyuz edecek şeyi söyleyeyim, aşırı güzel taş bir kadınla çok samimi bir poz çektir tatilimsi bir yerde ve 'bu kadınsa önceki ilişkilerimdekiler neydi.d yaz ya da şimdiye kadarki sevgililerimi sabun yapıp bu kıza hediye etmek istiyorum yaz tamm bir o ç olursun diger gorenlere ama emın ol kız uyuz olur ve bır tek ona gıtmıyor laf dolayısıyla dırek ustune de alınmaz

Bence de zklememek güzel cevaptır. Onun bir şey yazmasını bekle. O zaman uygun bir cevap yazarsın, karşılık şeklinde. Şu anda yazmak ergen triplerine girerek kıza karşı gardının düşmesini sağlar. Takip ediyorsa çocukla arası bozulduğunda sana yazacaktır. O zaman alırsın intikamını

Düşüncelerin hala çok sağlıklı değil bence. Biraz daha zaman geçsin bakalım.
@hopp şöyle mi youtu.be :))

@playground love
ahaha aynen

bir kadının en zoruna giden olay

hiç gerek yok. yapman gereken şey o defteri kapatmak ve yeni bir sayfa açmak. annen seni o kızın peşinde ömür tüketesin diye doğurmadı. belki seni hak eden bir yerlerde bir sevdiğin vardır onu ara.

kadınları ben bu konuda yargılamam. nasıl ki biz en güzeline tavız onlarda en iyi gördüklerine kayıyor. evlenmeye kadar bu iş böyle. tanıştım arkadaş oldum diye ayrılamam diyemezsin.evliyken bile verdiği söz tutulmamışsa taraflar boşanır biter. zaman değerli. boşuna bu işlerle uğraşma.

Öyle bir şey yaptığın an kaybeden taraf olacaksın. Muhtemelen o da istediğini elde etmiş olacak ve seni takip etmeyi bırakacak. Tabi yine de sen bilirsin. Belli ki kafayı çok takmışsın. Paylaş belki rahatlarsın.

işine gücüne bak
ne ayarı, ayar ne?

reddedilmişsin o kadar
hiçbir dünyanın sonu değil bu

Gerçekten kendini küçültürsün. Kendin için bunu yapma.

Aşırı ezik bir hareket. İnstagram hikayene güzel kı koysan daha çok koyar ona. Ayrıca sevgili olmuş hala seni takip ediyor, demek ki bir şeyler olmamış o ilişkide. Kendi cezasını kendi vermiş, salla gitsin.
Bir de geçmiş olsun düşünsene aynısı senin başına gelebilirdi. Senle çıkıp milleti instagramdan kovalayabilridi,

öyle bi şey paylaşırsan kız seni birakmakla ne kadar dogru bi hareket yaptigini teyit etmis olur :)

Yapma

ingilizce bildiğinizi düşünerek:

s-media-cache-ak0.pinimg.com

hopp +1

yazdığın mesaj iyi ki bırakmışım hissi uyandırıyor ama güzel kızla resim paylaşma kıskandırır.

daha sakin sessiz bir yer arıyorsanız kaş.

not:bodrumdan nefret ediyorum.

Kaş furyası bitmiyor ha.
Bodrum diyorum.
Kaş tayfasını sevemedim bir türlü.

Birine giden otekini sevmiyor,iki farkli ornek sormussun.bak westblack huzurcu,mavinin onunde sokakta bira icelimci,playground cesme beachte cilgin atalimci,senin tarzin nedir ona gore onermek lazim.

kas muhtesem bir yer ancak ne yazik ki acayip populer oldu, gecen sene bayramda kabus gibiydi. Adim atacak yer yoktu, zaten kucuk... Cok uzun zamandir giderim ilk kez boyle gordum ben. Yemek yiyecek yer yok, yuruyecek yer yok, her yer kuyruk falan. Gidecekseniz bunu dikkate alin.

@duptıs Yoo, ben Gümüşlük'te caz konseri dinliyorum her gece.

Kaş için patara köyü gibi yerleri düşünebilirsiniz. Patara plajı da zaten çok güzel ama ulaşım biraz sıkıntılı.

beğenmedim

-22'iysen oluru var.

modelde bok gibi durmus afedersin. vucut varsa belki.

vücut varsa kaldırır

ev içinde giyeceksen güzel

kış aylarında evde giymelik... şahsen dışarda giymezdim.

evde giymek için almam fiyat biraz yüksek.

Verdiği mesaj güzel olsa da anca gece yatarken giyerim.
Böyle baskılı şeyleri giyemiyorum nedense. Sade olacak.

baya kötü

sweat kapüşonlu olmayınca iyi görünmüyor.

yazılanlardan bazılarını biliyorum ve doğru.
örneğin sgk ya git her şey türkçe yazarken yardımlar arapça yazıyor.
sınavsız girip doktor olacaklar, bir sürü ıraklı doktor var mesela hepsi türkçe isimlerini kullanıyorlar. bu ülkede türk olmak ayıplanacak bir durum gibi, araplar gibi davranmak ve araplaşmak ise moda.
türküm.

abi adamların %90'ı bok içinde yüzüyor yahu, her köşe başında bir aile var. yabancı düşmanlığı soslu "adamlar burada bizim sırtımızdan geçiniyor" goygoylarının hepsi zırvalık. üniversite konusunda "yanılmıyorsam" örnek veriyorum suriye'de tıp fakültesinde okuduğunu belgeleyenlere burada tıp okuma imkanı verildi. suriye gibi darmadağın olan bir yerdeki üniversite nedir, onu nasıl kanıtlar soru işaretidir elbette. son derece saçma ve adaletsiz bir durum oluştu o konuda. akp'nin yaptığı saçmalık.

Üniversite hariç hepsi doğru olabilir. Üniversite için aranan şartlar mutlaka vardır sınavsız ne demek ya?

Hümanist biri sayılmam, bunların ülkeye gelmesini de istemiyordum. Bu konuda çok arkadaşımla tartışıp görüşmeyi kestim.
Neredeyse bütün arkadaşlarım HDP'liymiş onu da öğrendim iyi oldu.
Şimdi şehrin çehresinin nasıl değiştiğini çok daha net görebiliyorum. Umarım daha beter olur. Çünkü onların bir yaşama hakkı var. (Türkiye'de değil ama)

Üniversite kısmı yalan, çok net eminim bundan. Diğer yabancı öğrencilerin girdiği gibi yos'e giriyorlar, kazanırlarsa bölümlere yerlesiyorlar. Bir de yoste ülke kotası var. Mesela 20 tane Suriyeli tip fakultesini kazaniyorsa üniversite 'ben 5 Suriyeli kalacağım' deyip kalan 15ini dışarda birakabiliyor.

Akp'den de icraatlarindan da nefret ediyorum fakat şu sınav kısmını anlatmaktan dilimde tüy bitti.

İlk olarak Suriyeliler vatandaş değil. Bu yüzden elbette vergi vermezler, askerlik yapmazlar. Orada bir de yargılanamaz ifadesini okudum ve gözlerim kanadı.

İkinci olarak 700-800 tl'ye iş bulmaları zaten Türkiye'ye kabul edilme sebepleri ve Türkiye'deki en büyük zorlukları. Asgari ücretin altında, kaçak, güvencesiz bir ucuz iş gücü oluşturuyorlar. Bu sayede emek gücü piyasasının değeri düşüyor ve maaşlar düşme eğilimine giriyor. Bu Suriyeli ve Türkiyeli bütün çalışanların ortak sorunu ve beraber hareket etmelerini gerektiren bir durum.

Üçüncü olarak üniversiteye sınavsız giremiyorlar. Kişi başı 400$ maaş almıyorlar. Arabalarına aldıkları geçici plaka ve buradan aldıkları arabalar için vergi ödüyorlar.

Dördüncü olarak sağlık hizmetleri bedava.

Son olarak ise ulaşımla ilgili hiçbir bilgim yok. Ancak bu belediyeden belediyeye değişir.

yazının tiksindirici bi üslubu var şöyle bi göz attım. ben bu konuda hükümeti eleştiriyorum. almasınlar demiyorum ama. bu bir referandum konusu olsaydı ben alınsın derdim. ama adam gibi sistemli bir entegrasyon süreciyle yapılmalıydı. temelde tiksinç bulduğum şey sanırım o insanlara sağlanan 3 5 kuruş yardımın bu kadar çok lafının yapılıyor olması.
400 dolar hikayeleri ne kadar doğrudur bundan kaç kişi yararlanmıştır bilemiyorum. 3-5bin kişiyse okey. ama haybeden olmamalı elbette. bugün 400 dolar verdiğin adamın senin toplumuna ne katacağı ilerde nasıl bir katkı sağlayacağını düşünmen lazım. 3 sene sonra soluğu avrupada alacak bir adama yatırım yapmak saçmalık.

@protector

Vatandas olmayinca vergi odememek nedir? Dunyada hangi ulkede yasarsan yasa, vatandasi ol ya da olma, resmi calisiyorsan vergini odemek zorundasin :/
Kacak calismaktan bahsetmiyorum.

@kuehles blond,

kast ettiğim dolaylı vergiler ve resmi çalışma ve mal edinme sonucu ödenen vergiler değillerdi. Aslında yazdığım üçüncü maddede bunu ima ettiğimi düşünmüştün ama sanırım daha açık yazmam lazımdı.

m.youtube.com

Üniversiteye alımla ilgili kaynak vermek şart oldu sanırım ('sınavsız girme'ye ilişkin tek iddia olan yatay geçişe bakalım. Öbür türlü yabancı uyruklu öğrencilere yönelik üniversite sınavı var zaten)(teyit.org):

www.resmigazete.gov.tr ek madde 2'ye bakılırsa, halihazırda Suriye'de üniversite öğrencisi olanlar yatay geçiş yapabilecekler. Ancak bu okulların verdiği kontenjanlar, okulun kendisinin yaptığı sınav ve öğrencinin not ortalaması sonucu sonuçlanıyor: www.yok.gov.tr

bu suriyelilerin ilk geldiği yıllarda sağlık sisteminde özel bir kodları vardı.
normal sgk'lılara verilmeyen ilaçlar dahil tüm ilaçlar veriliyordu.
hatta doktorlara baskı yapıp saç çıkartan şu pahalı şampuanları bile yazdırıp alıyolarmış.
ilaç deposu sahibi tanıdık, doğuya şampuan yetiştiremiyoruz diyordu.
sanırım şimdi devlet uyanıp kısıtlama getirmiş.
bu da böyle bir anımdır. saygılar.

ben birebir sinavsiz tip fakultesine giren kanli canli gordum, tanistim, kendisi teyit etti, evet biz sinavsiz girdik diye, yardim konusunu bilmiyorum, saglik konusunda yine birebir suriyelinin kendisinin verdigi bilgi isiginda turk vatandaslarini acik olmayan luks tedaviye giren dis tedavileri, tup bebek tedavileri falan tamamen ucretsiz verildi. su anda nasildir bilmiyorum ama zamaninda bu esitsizlik yapildi. yasal kontrol olmamasini da zaten benim birebir sahit oldugumun haricinde pek cok yerden ayrica duydum, trafik kazasi olsun, baska adli bir olay olsun, polisler bunlara bulasmak istemiyor, sizi vazgecirmeye calisiyor.
elbet zorda insanlara yardim etmek lazim ama boyle degil, kendi vatandasini tehlikeye atarak, normal akli basinda suriyeliler zaten turkiye'de kalmak istemiyorlar, bu geride kalanlar gercekten ya caresiz ya da baska hesaplari olan insanlar yoksa bu o vatanin kaliteli insanlari niye kalsin buralarda?

zamanın başbakanı davutoğlu açık açık söylemiş zaten torpil yapıldığını, yukardaki video olayı özetliyor zaten. söyleyecek bişey kalmadı.

aşağıdaki duyuruyu okumadım ama ben de senin gibi düşünüyorum. itin götüne soksalar da soruma cevap veriliyosa onu tiklerim genelde.

Bundan sonra sadece beğendiğim cevaplara ve kullanıcılara tik atacağım. Çünkü herkese tik atınca saçma sapan insanlar yüz buluyorlar ve her duyuruna salça olmaya başlıyorlar. Ben senin düzgün cevap verdiğini düşünmüyorum. Her duyurunda "ahahaha" diye bir kalıp kullanıyorsun. Bu inanılmaz itici bir tavır benim gözümde. Hatta geçenlerde bir tartışmaya bodoslama dalıp beni kafana göre yargılamışlığın var. Böyle cevaplara ancak kaostan beslenen insanlar tik atar. Senin gibi birkaç kişi daha var. Buna sen de tik atmayacaksın mesela. Zaten tik at diye yazmadım. Dışarıdan ne kadar saçma göründüğünü fark et diye yazdım. Yoksa bilendiğim falan yok.

kişisel fikir soran, soruyu sorarken de belli bir tarafa yönlendirip tüm cevapları tikleyip işine gelmeyenleri boş geçen tipler tam nefretlik. özellikle siyaset-din vb. konularda bunu yapan tipler var. onun dışında teknik bir konuda amatör bir cevap verirsem karşıdaki de yetersiz bulup tiklemezse sorun değil.

@dissendium bilenmişsin ki unutmamışsın diyorum ben de. Bi de ciddi bi meseleye geyik bile yapmam yanlış hatırlıyorsun veya belirli şeyleri hatırlıyorsun çünkü bana bilenmişsin. Olabilir. Hatta bak ben sana o dediğin olaydan sonra gayet ciddi bi cevap yazdığımda tik atmamıştın şimdi hatırladım. Ben soran kişiye göre bakmıyorum duyurulara. Herkes böyle değil tabii.

Ben cevap veren herkese tik atmaya çalışırım. Adam zahmet etmiş yazmış. Tik de bir anlamda teşekkür oluyor. Teşekkür ederim diye yazınca siliyor çünkü modlar.

Valla ne yalan söyleyeyim biraz bilendiğim doğru. Bunun sebebi de gayet doğru hatırladığım yanıtların ve tavrın. Senden daha çok bilendiğim insanlar da var. Sana özel olarak bilenmedim dedim çünkü her duyurunun altında sana nefret kusacak, seni sürekli rahatsız edecek biri değilim. Benim hafızam iyidir. 10 yıl önce bir konuşmada söylediğim şeyleri bile hatırlarım. Bunun bilenmekle ilgisi yok.

İşte sen bu kadar garip bir insansın. Başka bir duyuruda benim nick'imi hatırlayıp eleştiri yapıyorsun, ama sonra "ben nick'lere bakmam" deyip soruma yanıt yazıyorsun. Sonra da "ahaha pardon senin sorunmuş" diye yanıt yazıyorsun. Yani bu kadar dengesiz ve histerik bir tavrı ben burada hiç kimsede görmedim. Dediğim gibi bir kez boş bir cevapla bir kullanıcıyı tanımışsam muhatap olmamak için verdiği yanıta tik atmayabilirim. Duyuruda her yanıta tik atılacak diye bir kural da yok.

gayet tutarlı aslında. Demek istediğim sana gıcık oluyorum diye sorduğun sorunun cevabını bilip de vermemezlik yapmamdı yanlış anlaşılmış, o duyurunu da hatırladım cidden görmemiştim senin olduğunu ve benden sonraki cevaplara bakarken mantıklı cevap vermeme rağmen tik atılmayan sadece ben olunca farkettim ki, kin güdüp atmamışsın, rahatsız oldugunu düşünüp pardon yazmıştım ama bi yandan da komik geldi, hala histeriklik nerde bilmiyorum. Neyse sorun yok.

Bunun bir üst versiyonunu geçen gün soru olarak sormuştum.
Tik atmak duyuruyu açana bırakıldığı için istediğine atabilir. Ben de dissendium gibi yapabilirim belki belli olmaz.
Leading man sana da mı hakaret ediyor mesaj ile? Tam bir fiyasko.

bende bazılarının cevaplarının cogunu sacma sapan buluyorum, bence de cogu insanın tiki hak etmiyor yorumları.

Yorumlanacak degil genelde bilgi alacak sorular soruyorum. Onlarda yanlis olan, ise yaramayacak cevaplari tiklemiyorum. Bunun sebebi o duyuruya daha sonra ulasacak kisiye yon gostermesi. Yanlis cevaplarin tiklenmesini de bu mantikla sacma buluyorum. Ve genelde bilgim dahilinde sorulara cevap verirrim onlarin da tiklenmemesini biraz sacma buluyorum ama sonradan mobil yuzunden olabildigini fark edip bunu umursamayi biraktim.
Ancak dediginiz gibi yorum ve fikir sorularina verilen yanitlarin bazilarinin tiklenip bazilarinin tiklenmemesi abes. He tabii saygisiz veya konuyla ilgili olmayan ya da gereksiz ogut veren tipte cevaplari tiklememek de herkes sonuna kadar hakli.

ugrassan da olmaz zaten aksan da evet cok kasiyoruz. millet bizim isimlerimizi dogru duzgun telaffuz etmekle hic ugrasmazken biz litvanyaca isimleri dogru telaffuz etmek icin gotumuzu yirtiyoruz. edemeyenle de bilmeyenle de alay ediyoruz.

fransizlarin, guney amerikalilarin, cinlilerin, hindistanlilarin ingilizcesini duysan biz yine superiz dersin, cok ciddiyim. bunlarin ingilizce konusmasi yasaklanmali, bildigin tecavuz ediyorlar dile.

Telaffuzdan korkup konusmayi kesmemek gerekli ama telaffuzu gelistirmeyi hic umursamamak da kotu. Ingiluzce de iki sesin ayni anda ciktigi diphtong'lar var. A ve e ornegin birlikte cikabiliyor bunu ya a ya da e olarak soyleyince baska anlam cikabiliyor. Bu nedenle tumuyle vazgecmek de yanlis. En iyisi anlasilmayi saglamak ama yuzde yuz onlar gibi olmayacak bunu da bilmek gerek.

Norveç'te yaşadığım dönemde yakın arkadaşlarımdan biri Manchesterlıydı, konuşurken telaffuza dikkat etmekle birlikte herhangi bir aksan kasmadan konuşuyordum. Kendisi de gayet ne dediğimi anlıyordu. Hatta bir ara "Tanıdığım yabancılar içinde en düzgün İngilizceye sahipsin" demişti.

Kaldı sonradan öğrendiğin bir dili çok küçük yaşlarda anavatanında yaşamadan konuşuyorsan zaten kimsenin aksan beklentisi olmaz. Telaffuza yalnızca fonetik açısından dikkat ediyordum, onun dışında her kelimeyi İngiliz/Amerikan gibi konuşmaya çalışmak zaten insanı gülünç duruma sokuyor onların gözünde. O yüzden aksan falan kendini kasmadan, akıcı ve anlaşılır telaffuzla konuşmak en güzeli.

5 sene once girdiğim işte ingilizce konuşmak zorundaydım. işimin büyük kısmı yurtdışıyla telekonferans şeklinde geçiyordu. karşımdaki insanlar da genelde hollandalı, ingiliz, hint. öncesinde ingilizce konuşma tecrübem pek yoktu. burada zamanla oturdu ve çok akıcı konuşmaya başladım. ben de anlamıyorum. konuşmaya başlayınca bir anda başka bir kişi gibi oluyorum. elin gavur ingilizi gibi. o sesler benden mi çıkıyor bilmiyorum. düşünmüyorum da açıkçası, düşündüğüm şeyi anında nasıl türkçe konuşuyorsam ingilizce de konuşuyorum. aslında düz amerikan ingilizcesi konuşuyorum. istanbul ağzı türkçe gibi, ingilizce.

aklında cümle yapayım, şöyle yapayım böyle konuşayım diye düşünürsen tutuk gider konuşma ve hatırlamadığın her kelimede saçmalarsın. tıkanırsın. en önemlisi kendini mecbur konuşmanı gerektirecek ortamlara sokman. işinde yoksa, klüpler olur, yabancıların takıldığı ortamlar olur. türk olmasın ki, ondan destek alma. tanıdık da olmasın, saçmalayabildiğin kadar saçmala, nasıl olsa sonradan hatırlatacak kimse olmayacak.

benim bir arkadaşım işinde kullanması gerekiyordu. ağzına geleni söyleyerek başladı. bilmediği zaman hiç duraksamadı, yakın bir başka kelime kullandı, çok basit cümleleri ardı ardına dizerek. utanmadan. ne düşünürler demeden. bir kaç ayda sıfırdan ortalama bir düzeye geldi.

işim gereği avrupa, orta asya ve afrikadan insanlarla yazılı/sözlü konuşmam gerekiyor hemen her gün. her ülkede gayet güzel konuşanlar olduğu gibi leş gibi olanlar da var. ben de mükemmel değilim ve hiçbir zaman aksana kafamı takmadım. telefuza bile öyle aman da aman diye dikkat etmiyorum.

türk aksanıyla konuşuyorum ve bundan gocunmuyorum.
sonuçta native speaker değilsin, söylediklerin anlaşıldıktan sonra (ki kendimi ifade edemediğim hiç olmadı) aksan kasmak gereksiz bence. kaldı ki türk ingilizcesi birçok ırka göre daha temiz bir ingilizce.

Aksan ile konusmaya calismanı manasiz buluyorum. Hangi yabancı Türkçeyi turk aksani ile konuşmaya calisiyorki

baldur +1
Dalga geçilmesi önemli bir etken.

hepsini izlemedim ama bu kizin ingilizcesi gayet akici ve duzgun. evet dinleyince ingiliz olmadigi belli ama zaten cok uzun yillar ingilterede yasamadiysa kimsenin aksani anadil gibi degil. turkler disinda da gecerli bu. fransiz da ingiliz aksani yapamiyor oralarda dogup buyumediyse. kasma olayi ogrenirken veya dili aktif kullanmaya ilk basladiginda oluyor. atiyorum ise girdin, ing. ilk gorusmelerinde kasarsin, sonra bakarsin etrafa, herkes ayni konusuyor, rahatlarsin.

8- İstanbul'da yaşıyorum, metro ile 15 dakikada işe gidebiliyorken araba alıp trafik/magandalar/cam silen sevimli dostlarla muhatap olmuyorum. Araba lazım olduğunda kiralama yoluna başvuruyor, her defasında farklı bir aracın keyfini sürüyorum.

Birinci seçeneğin benzinlisi uyar bana. Devlete de 1.5 porsiyon araba ısmarlamak istemiyorum. Bu yüzden işimi görecek, mümkün olduğunca güvenli en ekonomik araba benim için en iyi arabadır. Estetik, konfor, performans düşünecek hal bırakmadılar sağolsunlar.

Bu şartlarda da 301-linea kullanacağıma focus,civic vb. kullanırım tabi.

8-fakirim.arabanın yıllık vergisiyle ben bir yıl geçiniyorum

1-2012'de opel corsa dizel bir araç aldım. 5 yıl doldu. bir 5 yıl daha binip satmayı düşünüyorum. bir çırpıda bwm alacak gücüm var ama sıfır araba almak bundan sonra bana biraz ahmaklık gibi geliyor. sigortam 600 kaskom 800 yıllık vergi 450 aylık yakıt max. 400 tl. 100 binlik bir araç alsam bu fiyatlar fırlayacak biliyorum. arabaya para aktarana kadar dünyayı gezerim diye düşünüyorum ve vazgeçiyorum.

Ehliyetim yok, şoförüm var.
Bunu madde olarak ekler misin?

5'e daha yakınım ama şirket aracı kullanıyorum. Araba lükstür maalesef, para yoksa bulaşmamak lazım zatenç.

hiç ilgim, alakam, heyecanım yok, ehliyetim dahi yok.

7

8 için "motorcuyum, kötü havalar için eski bir 4 çeker almayı düşünüyorum (bkz: lada niva)" ekleyebilir miyiz

2

1

2 - Volvo s60 diyorum. Güvenlik için, başka bir sebebi yok.

benim kafa 4'te ama imkanlar:

8- iett

2-3 arası.

1 ile 5in tam ortasındayım. ikisi birbirine engel değil.

Şu an hepsine tavım

Kısmen 1 derim, dizel veya benzinli farketmez, sorun çıkarmayan ucuz araçlar tercihimdir. Koyacak garajım olsaydı Toyota Hilux alırdım, onu da hurdaya çıkana kadar kullanırdım.

7

Türkiye'de arabalar çok pahalı, o yüzden köklü bir vergi düzenlemesi gelmedikçe kimse bana 0 km araba aldıramaz.

Orta sınıf sıfır arabaya binmektense daha eski lüks marka arabaya binmeyi tercih ederim.

Trafikte çok görülmeyen arabaları satın almaktan çekinmem (coupe, 2 kapı, vb). Alman takıntım yok. Daha arabaya binmeden satarken ne oluru düşünmekten yana değilim.

Tam olarak 1. 2011 model 1.3 mjet dizel punto aracımı bildiğin eşşek niyetine kullanıyorum, tüm bakımlarını zamanında yapmaya özen gösteriyorum, şu an 160 binde, 300 bine kadar yolu var

Olması gereken bu zaten. Bütün sömürge ülkelerde böyle oluyor. Bence bir terslik yok.

Kontenjanların bu derecede kontrolsüzce arttırılmasının ceremesi diye düşünüyorum. Derslerime giren birçok hoca defeatle bölümün kontenjanında düşüşe gitmek istediklerini buna karşılık sürekli arttırım yapıldığını söyledi.

Bölümünde tornavida olmadan makine mühendisi mezunu veren üniversiteler var. Tıpkı kadavra görmeden mezun olan hekimler gibi. Üst makamlarda görevli bir akademisyen; yönetimin sürekli kampüsün ne kadar yeşil olduğuyla övündüğünü kendisinin de buna karşılık sanki biz burada hayvancılık yapıyoruz diye çıkıştığını biliyorum. İşler özellikle akademide hiç yolunda gitmiyor.

Anadolu'da ise yöre halkı şehirlerinde daha fazla bölüm açılsın diye resmî makamların kapılarını aşındırıyorlar. Bunların hepsi sebeplerin sadece birkaçı.

Ayrıca üniversite öğrencileri üzerinden yapılan bir araştırmada hemen her öğrencinin hayalinin atanmak ve memur olmak olduğunu okumuştum. Gerçekten bilinçli mezun sayısı çok az.

ülkede düz giden bir şeyin kalmayışının kaynağı olabilir bu durum.

İktidar tarafindan gayet bilinçli olarak yapıyor, görmemek için kör olmak lazım. olası genç nüfus övgüsünü gerizekalıca buldum, nedeni de ortada. Playground +1

memleketin nufusu 45-50 milyon olsa her şey başka olurdu ama çokluk olunca beraberinde malum şeyler de geliyor. ekonominin iş ve meta üretme kapasitesi belli. inşaat ile büyüme ancak bu kadar iş yaratıyor. ya ekonomi büyüyecek ya nufus kücülecek. yoksa gelecek kaygısı bitmez.

hayır.

Almazdım

Yazlık eve belki alırım kapıya asmak için. En fazla taş çatlasa 50₺ verirdim o da kalite ve tasarım yanyanaysa.

Yolda bir kenara bıraksan kimse alıp evine götürmez.

buna para veren erkek ruj da sürer.
kızlar alabilir fikrim yok :)

Almazdım.

Almazdim.

şöyle birşey olsa?

img0.etsystatic.com

almazdım

3 lira veririm, 5 vermem

5tl

İkinci soruna cevap: El işleri konusunda yeteneksiz biriyim ama daha iyisini yapabilirim. Çok basit duruyor. Bulunduğu ortamın seviyesini aşağı çeker.

Almam.

yok, vermem.

Ben alabilirdim, üç tane mesela aralıklarla daha aşağısına yerleştirerek koyardım. Üçü 20 25 tl olsa veririm.

alırdım. Maksimum 35 TL olabilir.

Kolay bir şey olsa da, evde yapmak için zaman ayırabileceğim veya aklıma gelebilecek bir şey değil. Hazırda görsem alırdım ama kaldığım yere ben zor sığıyorum. Süs ve dekorasyonu sıfıra indirdim, şu anda asacak yerim bile yok, çer çöp geliyor bana süs. Geniş evim olsa, dekorasyona gönül vermiş olsam alırdım. 20-30 verirdim ama 40 vermezdim.

1 liraysa alırım yoksa almam

25 e kdr verirdim

Hayir almam. Ustune para verirlerse, uygun bir teklifse bir dusunurum.

Herkes bunun farkında sen yeni farketmişsin sanırım.
Köy kahvesine git sana evrensel kast sistemini anlatsınlar.

Türkiye'de bu eşik atlanalı çok zaman oldu. Birçok lise mezunu anne ve babanın üniversite mezunu çocukları var. Bu iyi bir sıçrama noktası. Olaya fazla ekonomik yaklaşmamak gerek. Çünkü kast sisteminde insanlar sadece ekonomik olarak birbirlerinden ayrılmazlar. İşin içinde eğitim de vardır. Bir 50 yıl sonra şimdiki üniversite mezunlarının çocukları da üniversite bitirdiğinde Türkiye daha kaliteli bir ülke olacak. Türkiye daha çok genç bir ülke. Bir de istisnalar yüzde 10'dan çok daha fazla. Girişimcilik aldı başını gidiyor. Benim dedem çiftçiydi, köyde bir sürü arsası vardı, orta zenginlikte biriydi. Ama amcamın iki oğlu da kendi işini kurdu. Biri gayrimenkul şirketi kurdu, kendine bir sürü ev ve araba aldı. Biri de sanayide otomotivle ilgili bir işletme kurdu. Durumları da gayet iyi. Sadece ekonomik açıdan bakıldığında daha çok sıçrama görülüyor.

evet ben baya geç farkına varmış da olabilirim. açıkcası bu beni çok üzüyor. biraz hırslı ve çalışkan biriyim. o yüzden kısmen deldim bu zinciri. çevremdeki iyi para kazanan insanlara bakıyorum aslında yaptıkları iş o kadar da atla deve değil. ama tomarla para kazanıyorlar. diğer tarafta çok daha potansiyelli insanlar harcanıyor, sürünüyor. işin sinir bozucu tarafı da piramidin tepesindekilerin gayet de bunu bileklerinin hakkıyla aldıklarını düşünmeleri.

@diss bilmiyorum eskilere nazaran kısmen azalmış olabilir. teknolojiyle yaşam kalitesi arttı. bazı şeylere ulaşım kolaylaştı. ancak durum yine vahim bence. şu an tıp fakültesinden içeri girin ailesi işçi olan çok azdır. ya da şu an altında bmw olanların %90'ının ailesi ya zengindir ya orta sınıftır. amcanlar istisna bence. genel vursan olsun olsun %20 olsun ki bu kadar bile değildir bence.

mesela benim 2 kız arkadaşım vardı. ikisi de avukat oldu. birinin babası avukattı diğerinin değil. babası avukat olan daha çok kazanıyor diğeri daha az. yoksa babası avukat olmayan daha iyi bir okulda okudu ama bir yerde tıkanıyor insan.

gizli değil sen yeni farketmişsin +1
rahatsız ediyor ama insanların dna sında olan bir şey maalesef.

seni soyle alalim: yoksulluk kisir dongusu

politikakademi.org

Ama bence tıp örneği karşılaştırma için doğru bir ölçüt değil. Tıp zaten ülkedeki en çalışkan insanların girdiği bir bölüm. Tıp okuyanların ailelerinin donanımlı olmaları sayesinde onların o kadar çalışkan yetiştirildikleri öne sürülebilir. O yüzden tıbbı ele almak doğru değil bu noktada. Mühendislik fakültesinde ailesi çok zengin olmayan başarılı birçok genç var. Şimdi bu adamlar bir gün bir fabrikada, şantiyede yönetici olacaklar. Bu durumda onların var olan düzeni kıramadıklarını söyleyemeyiz. Kaldı ki babası avukat olup okulla alakası olmayan insanlar da tanıyorum. Bence artık eskisi gibi işçisin sen işçi kal anlayışı kalmadı ülkede.

annem babam işçi, ben mühendis oldum. küçükken de baya fakirdik öyle böyle değil. şimdi adam gibi çalışırsam 35 yaşında orta düzey bir yönetici olabilirim. bence böyle bi durum yok ortada. he fakir ama ortalama altı kafada bir insansan evet zengin olamazsın. ama zengin ve aptal bir insansan ve bu 2-3 nesil böyle devam ederse o zenginlikten de eser kalmaz. tarihteki gibi bir etki olduğunu sanmıyorum. sadece hayatımızı biraz zor ya da kolay yapan bir şans meselesi.

eğitim de bunun bir parçası zaten. eğitim de parayla satın alınabilir bir şey. evet tıp fakültesi için çalışma gerekir ancak o çalışma için de bazı imkanlar gerekir. evet belki tıp istisna olabilir. yani alt sınıftan gelip de tıp okuyan çok var. ancak geneli orta sınıftır. ya da mühendisliğe bakalım. ben de çalışmayla alakalı sanıyordum. boğaziçi ya da odtü mesela. mühendisliklerin büyük kısmı orta ya da üst sınıftır. işçi çocuğu olup boğaziçi'nde mühendislik okuyan pek görmedim. alt sınıf genelde yazın sanayide çıraklık yapar.

onun dışında aile zenginse kimse üniversiteyle, işle falan uğraşmıyor zaten. adam hiçbir şey yapmsa da ortalamanın üstünde geliri var zaten. takılıyor öyle.

Bahsettiğin yüzde 10 çok yüksek bir oran. Yani kendi kendini yanlışlıyorsun.

doğruluk payı yüksek. ben şunu yaptım bunu yaptım insanlarının %99 unun arkasında ailenin ciddi maddi desteği var. maddi olmayan durumlarda nüfuz desteği var ki maddiyattan belkide daha önemli bu.

şu karikatür harika mesela. şu adamın başarısız olma ihtimali yok :D

s-media-cache-ak0.pinimg.com

Yahu sen istisnayı örnek gösterip genelleme yapıyorsun. Boğaziçi'de mühendislik okuyanlar işçi çocuğu değil, o halde mühendislik okuyanların geneli isçi çocuğu değil demek istiyorsun. Kurduğun mantık baştan yanlış. Senin Çukurova'da mühendislik okuyanlar işçi çocuğu, ama Boğaziçi gibi istisnaları var demen lazım. Türkiye'de eğitim parayla değil. Birinci öğretimler harç bile ödemiyor. Yeme, içme, barınma dışında bir öğrencinin ciddi gideri yok. He desen ki Amerika'da eğitim için çok para gerekli. O kısım doğru.

Katılıyorum. Uzunca bir süre kafa yorduğum bir durum bu. Uç örnekler dışında Genelleme yapmaya gayet müsait. Amerika da yapılan bir araştırma insanlar yüzde yetmişine yakınının içine doğdukları sosyoekonomik durumda veya daha altında öldüklerini gösteriyor. İnsanlar aşamıyor bu durumu. Kast sistemi olduğu çok açık. Türkiye için de bu geçerli.

@diss mühendislik okuyanların çoğu işçi çocuğu değil boğaziçi gibi okullarda okuyanların çoğu işçi çocuğu değil demek istiyorum. fark o işte. boğaziçi mühendislikle çukurova mühendislik aynı mı sence? ikisi de mühendislik ama ikisinin de kazanacağı paralar arasında fark var. fakir birinin boğaziçine girme ihtimali çok az. eski kız arkadaşlarımdaki gibi. ikisi de avukat. hatta biri daha yüksek puan alarak girdi ama diğeri daha çok kazanıyor. fakir aileden gelen biri pekala avukat, mühendis olabilir ancak bazı sınırların dışına çıkması çok zor. ikisi de avukattır ancak kazançları hiçbir zaman birbirine yaklaşmayacak. mühendis olur ama yine de pek kazanmaz. ya da ceo falan olamaz.

ya da ticarete atılacaksın diyelim. fakir insanın zaten parası yok. orta sınıf da riske giremez. bu da üst sınıfa kalıyor. yani çoğu başarının temelinde aile, sosyal çevre var.

Cok dogru bir tespit. Miras sistemine bu nedenle karsiyim. Insanlar ailesinin bulundugu ekonomik siniftan cikamiyor artik.

Dedesi Istanbul'da tarla almissa emlak milyoneri oluyor, dedesi milletvekili olmussa zengin politikaci oluyor, dedesi isletme kurup gelistirmisse zengin is adami(evet kadini olamiyor genelde) oluyor. Dedesi ciftciyse fakir sinif olarak devam ediyor. Sansliysa ucretsiz egitim sistemiyle falan orta sinifa yukseliyor cunku muhendis falan olmus oluyor.